CHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi?
Türkiye’de artık herhangi bir konuyu aklıselimle konuşabileceğiniz, mevcut siyasi pozisyonlara mesafe alabilen, verilerle ve somut gerçeklerle ilgilenen insan sayısı her geçen gün azalıyor.
Çözüm süreci de siyasi polemik ve iktidar kavgası dışında hiçbir meseleye yoğunlaşamayan fikri sığlığın ve gerçekten ülkesini seven insanların ürkeceği türden bencilce sorumsuzlukların ortasında ilerliyor.
Bunun son örneği komisyon üyelerinin Öcalan’la İmralı’da yaptıkları görüşmenin tutanaklarıyla ilgili çıkan tartışma oldu.
“Tabanımızdan tepki var, İmralı’ya gidemeyiz” diyen ve bu yüzden anlayış gösterilmesi beklenen CHP ve onun her pozisyonunu vatan toprağı gibi savunan kanaat önderleri, şimdi de görüşme tutanaklarının tamamının değil de özetinin açıklanmasını “süreç şeffaf değil, halkımızdan ne saklıyorsunuz” diye eleştiriyor.
Halbuki Ada’ya gitmeye cesaret etselerdi, her şey çok şeffaf olabilirdi!
Sorumluluktan kaçıp gitmedikleri ya da gidilmemesini savundukları görüşmenin şimdi de tam metin tutanaklarının yayınlanmasını istiyorlar.
Yayınlanmayınca şeffaflık eleştirisi yapıyorlar, muhtemelen tutanaklar yayınlansaydı da “Öcalan’a “siz”, “ sayın Öcalan” diye hitap etmişsiniz” diyerek üzerinde tepineceklerdi.
AK Parti ve MHP’nin de CHP gibi bir tabanı var, onlar da bu görüşmenin çarşaf çarşaf ortalıkta gezmesi ve aleyhlerinde kullanılmasını belki istemiyorlardır?
Bu bir röportaj değil, bir görüşme. Liderler, bakanlar, partiler yaptıkları her görüşmeden sonra tam metin mi açıklıyor?
Meclis, Öcalan’ın tam metin konuşmalarının neden aracısı olsun?
Aylardır zaten devlet yetkileriyle, DEM’le, avukatlarıyla, ailesiyle görüşen Öcalan, üç farklı partinin temsilcisine vatandaşlara söylenmeyecek ne demiş olabilir?
Ayrıca DEM heyetinin neredeyse her hafta İmralı’da yaptığı görüşmelerin tam metni yayınlanıyor mu?
Öcalan’ın heyetle yaptığı görüşmenin tam metin yayınlanmamasından şikayet eden DEM Partiler neden kendi yaptıkları Öcalan görüşmelerinin tam metnini de yayınlamıyorlar?
Ortada bir çarpıtma varsa, buna CHP ya da Gülistan Koçyiğit’ten önce her hafta birileriyle görüşen Öcalan’ın itiraz etmesi gerekmez mi?
Haftaya Öcalan, DEM Heyeti’ne sansürsüz konuşur ve olur biter.
Öcalan’ın ne dediğini bizzat duyan ve o sırada not alma imkanı da olan DEM Partili Gülistan Koçyiğit’in Öcalan’ın “Suriye’de demokrasi olmazsa Şara diktatör olabilir” uyarısının özete girmemesini eleştirmesi de tuhaf.
Kendisi söyleyince bu öğrenilmiş oldu, demek ki çok büyük bir devlet sansürüyle karşı karşıya değiliz, bu cümleyi bu kadar kritik yapan nedir?
Öcalan, Suriye ile ilgili ilk kez ve sadece bu heyete mi konuştu acaba? DEM Heyetleri o mesajları neden bize açıklamadı bugüne kadar?
Öcalan’dan doğrudan SDG’ye mesaj gitmiyor mu hiç?
Varsa Öcalan’ın bu görüşmede SDG’ye özel bir mesajı, bunu Gülistan Hanım Suriye’deki meselelere taraf olmayan Türkiye’deki muhalif mahalleye değil, bizzat da muhataplarına iletebilirdi.
Buna kim engel olabilir? O halde sansürlenen ne?
Resmi statüsü Önderlik olan Öcalan’ın, kendisi gibi örgüt liderliğinden gelen Şara’nın demokrasi olmazsa diktatör olabileceği uyarısı mı?
Yoksa esas dert Öcalan’ın SDG’yi Şam’la anlaşmaya teşvik eden sözlerini dengelemek olmasın?
Meclis, iyi ilişkilerin olduğu komşu ülkenin Cumhurbaşkanı’na diktatörlük eleştirisine aracılık etmek istememiş olamaz mı?
Önümüzdeki haftalarda Öcalan’la yine görüşülecek, varsa bir rahatsızlığı kendisi DEM Heyeti’ne iletecektir.
Belki de yoktur. Belki de rahatsız olan Öcalan değildir.
Ayrıca bu sürece yapılabilecek en yersiz eleştiri şeffaflık eleştirisi olur.
Neredeyse bütün adımlar gözümüzün önünde atıldı. Bahçeli, canlı yayında çağrılarını yaptı, Öcalan’ın açıklaması canlı yayında Taksim’de okundu. PKK kongresi neredeyse canlı yayınlandı. İmralı’dan 26 yıl sonra video kayıtları geldi, bütün Türk medyası Bese Hozat’ın silah yakma törenini yerinde izledi.
Basın açık olan Komisyon’un neden kurulduğu da en baştan belliydi.
Ve şimdi de Komisyon kuruluş amacını gerçekleştirmek üzere bir eve dönüş yasası önerisi Meclis’e sunacak.
Partiler raporlarını sundular.
AK Parti’nin 50 sayfalık raporu gayet net bir yasa çerçevesi çiziyor:
“Örgüt kendini........© Karar





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel