Bahçeli’nin çağrısı üzerine yine yeniden Kıbrıs yazısı: Şimdi ne yapmalı?
Köşe yazarlığı yaptığımız yıllarda bu türden yazılara burun kıvırırdık. Çünkü geçmişte en az 50 yazı yazmış olurduk ve bu türden yazıların fazla okunmadığını da bilirdik. Kıbrıs konusunda söylenebilecek yeni bir şey kalmamış gibi gelirdi bize.
Ama konu yakamızı bırakmazdı. Aşağı yukarı aynı şeyleri söylemek üzere bir kez daha masaya otururduk.
Doğrusu ya, 2004 yılında epey ümitlenmiştim. Çünkü işin içinde o zaman Türkiye’nin çağdaş uygarlıkla bütünleşmesinin son evresi olarak gördüğüm Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi vardı içinde. Türkler Annan planına “evet” diyerek toprak ve yetki bırakacak, Rumlar da “evet” diyerek adada Türklerin de bulunduğunu nihayet kabul edecekti.
Adanın tamamını isteyen şoven Rumların yanı sıra, planın Rum yanlısı olduğunu olduğuna inanıp “ANAN güzel mi?” diye yazı yazanlarımız çıktı.
Öyle ya da böyle, sonuçta hem federal Kıbrıs’ın hem de Türkiye ‘nin Avrupa’ya alınacağı sanılıyordu.
Ve böylece uzun yıllardır dillere pelesenk olan Kıbrıs sorunu çözülüyordu.
Ama kazın ayağı öyle çıkmadı: Hayret ki ne hayret! Rumlar açık farkla hayır, Türkler açık farkla evet dediler.
Avrupa, Türkiye’ye her zamanki kazıklarından birini daha attı, “Hayır” diyen Rumları birliğe alıp “Evet” diyen Türkleri dışarda bıraktı!
Benim kafamdaki Kıbrıs sorunu o zaman çözüldü. Anladım ki, sorun diplomatik değil........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein