Zîşan Kuka
ZÎŞAN KUKA marangozluk yapardı.
Aile meslekleriydi bu. Geriye doğru sayabildikleri tüm ataları neredeyse ağaçla uğraşmışlar ve maharetleri sebebiyle de güzel işler çıkarmışlar. Ünlenmişler dolayısıyla… Evlerinde ne varsa ağaçtan kendi üretimleriydi.
Arkadaşım beni her ziyaretinde kukadan yapılmış bir tesbihi cebinden çıkarıp “Zîşan Kuka’nın hediyesi, herkese göndermez ha bilesin” diyerek verirdi. Söylemesi ayıp çoğu defa birilerine kaptırmış olsam da tesbihi severdim. Üzerimde yoksa kendimde bir eksiklik hissederim. Bu sebeple bu anlamlı armağana müteşekkir kalırdım. Bu durum mütemadiyen sürdüğünden artık zamanı geldi diyerek arkadaşıma “Beni dedene götürür müsün, teşekkür etmeliyim” dedim. Memnuniyetle kabul etti ancak bir uyarıda bulunmayı da ihmal etmedi. “Dedemin sohbeti muhteşemdir, dinlenir, eli gibi zihni de üretkendir ancak çok konuşandan pek hoşlanmaz, dilini tut” dedi. Tebessüm ederek “Onu anlıyorum, zira bende böyleyim” dedim.
…
ATÖLYESİNDE kabul etti. Hürmet hissi uyandıran muhteşem bir adamdı. Güzel yaşlanmış denilen kişilerdendi. Elini öpmek için hamle yaptım ama geri çekti. Bir defa daha aynı davranışı gösterdiğimde sanırım gücenmemi istemedi ve öpmeme müsaade etti. Kırk yıllık ahbap gibi sımsıkı kucakladı. “Bizim deli oğlan anlattı, sen de çok konuşurmuşsun fakir gibi” dediğinde mahcup bir şekilde “Aman Efendim, edep erkân, sükûtu lisan, mümine nîşan” dedim.
“Çok konuşanların düşünmek için tesbihe ihtiyacı olur imanım” şeklinde cevap verdiğinde hediyelerin sık gelişinin sebebini anlamış ve biraz olsun rahatlamıştım.
…
ZÎŞAN KUKA’NIN göz teması, kelimeleri özenle seçişi, onları tonlaması doyumsuz bir dinleme hissi oluşturuyordu. Bu konuda zaten ün salmış, şöhretli olmuştu. Bu onun nişanıydı.
Enerjikti. Konuşması sırasında........
© İstiklal
