menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

‘Modern’ Eleştirisi: Oktavio Paz

6 0
15.09.2024

Akılcı eleştiride kaybolan vicdan ve insan edebiyatla yaşatılıyor.

Oktavio Paz’ın ayrıcalıklı dili, kendi ülkesi için yaptığı eleştirilerin benzer kaderi paylaşan başka ülkeler için de geçerli olmasıdır. Bu geçerli dili bulmak, yakalamak, kullanmak her zaman mümkün değildir. Ya yerelliğin kıstırılmış avlusunda kalırsınız ya da evrensellik bağında sarhoş olur kendinizden bihaber coşarsınız. Paz böyle yapmaz. Zaten ona göre ozanın -ki biz burada sözle profesyonel ilgilenen kişilerin diye anlayalım- eleştirmen gibi bir rolü de olmalıdır. Paz’ın yalnız bir düşüncesi değil yaptığı kazıyıcı eleştirinin neredeyse tüm yönleri burjuva devriminin sonucunda modernleşen toplumlara uyar. Ancak o bunu yaparken Mevlana’nın pergel metaforuna uyarak iğnenin ucunu kendi ülkesine İspanya’ya saplar. Lakin onun pergeli ancak Batı edebiyatına uzanmıştır. Her ne kadar yaşadığı sınırları aşan bir şöhreti zorlasa da üzerinde duracağımız kitabında Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyetine süren değişim, dönüşüm hikâyemiz yoktur. Bu elbette Paz’ın kabahati değil. Kaba bir yaklaşımla hemen “niçin bizi görmedi” diye serzenişe de gerek yok. Paz nihayetinde modernleşme, değişim, dönüşüm kavramlarına ve bunların insan üzerindeki etkilerine getirdiği yaklaşımla kendi iç sesimize rehberlik etmiş, edebiyatı da hak ettiği şekilde anmış sayılabilir.

İnsan hem kendisinin hem de kendisi dışındaki insanların gözüyle dünyayı yorumlayabilir mi? Yalnızlığını koruyarak kalabalığa karışmak ve oradan yine kendin olarak çıkmak… Bu soruya yanıt ararken kendi adıma Paz’ın umut verici olduğunu söyleyebilirim. Modern İnsan ve Edebiyat kitabında derlenen “Roman”, “Yazınımız Modem mi?”, “Modernliğin Şiiri”, “Okumak, Anlamak, Temaşa Etmek”, “Düzen ve Rastlantı” yazılarıyla hem insana hem de insanın edebiyatı aracı kılarak yaşadığı çağın dönüşümüne tepkisini ölçer. Bu bakımdan kitabın psikolojik tahlilden uzak, sosyolojik çıkarımlara niyetlenen bir eser iddiasında olduğu anlaşılacaktır. Zaten konuşmaya da modern çağın görüntüsünü açıklamakla başlar.

Paz, modern çağın gözlerimizin önünde son nefesini vermekte olduğunu düşünür. Kültürümüzde ölmekte olanla dünyalık bir konu tartışmasına girmek doğru değildir. Fakat söz konusu olan, sanayileşmeden beri insanı ait olduğu kozmolojiden ayırmak gibi bir suçla yargılanması gereken ‘modernleşme’ ise durum değişir. Eleştiri aklın en güzel icadıdır. Öyleyse gecikmiş modernleşme eleştirisinin cezasını da yine mucit çekecektir. Evet insanın ön plana çıkması fena bir şey değil diyebiliriz. Ama Paz, çağın ayırıcı niteliğinin dünyayı insanın üzerine bina etmek olduğunu söyleyene kadar. Yani insan nedir şimdi görülse bile aynı insan dünyaları taşıyan kişi yani bana göre hamal haline getirilmiştir. Şöyle bir bakın hayatınıza zamanın geçip gittiğine inanan, ânla hemhal olan, gelecekle ilgili maddi kaygılar yaşamayan kaç kişi var etrafımızda. Ya da biz, öyle miyiz? Hepimiz hamalız. Modernite ilk önce insanın konumunu değiştirmiştir. Olumlu yanları elbette vardır. Yazar da bilinci evrenin temeli yapan, dış dünyayı algılamanın çeşitliliğiyle bunu vurgular fakat adım adım kurtuluş olarak görülen gelişmelerin insanın kendi kendisi karşısında ve geçmişteki teklerinden farklı bir noktaya oturttuğunu bilir ve tabiiki şüpheci yaklaşır. Öyleyse Paz’ın iddialı görüşlerine kulak verelim.

Yazar, burjuva devrimiyle başlayan dünya medeniyetlerinin kabuk değişimini anlatır. Yalnız burjuva değil her devrim yapısı gereği yeni bir düzen kurmanın peşindedir. Eski yıkılır ve yenisi hazırda bekletilir.........

© İnsaniyet


Get it on Google Play