Cehalet konusunu birkaç defa yazmaya çalıştım ama her yazıdan sonra hala çok noksan şeyler olduğunu gördüm. Önce tarifini tekrar verelim ki yanlış anlamaya meydan vermeyelim:

Cehalet: İlim sahibi olmamak, ilme ve bilgiye karşı ciddiyetsiz davranmak, hatta bilgiye karşı mücadele etmek, aklın ve kültür zenginliğinin etkisini reddetmek gibi anlamlara gelir.

Bütün bu davranışları kendisine ilke edinen insana da cahil denir.

Şu cümlelerle bakış açımı daha iyi anlatabileceğime inanıyorum.

-Sanki cehalet sürekli kendisini zaman ve zemin karşısında yeniliyor, bilim diliyle klonluyor gibi.

-Bilgiye rakip sahte bir bilgi gibi,

-Bilgiyi gölgeleyen simülasyon gibi,

-Bilge ve bilgiyi amansız bir düşman ilan etmiş gibi,

-Hakikate giden yollardaki mayınlar gibi,

-Radyasyon yağmuru gibi,

-Doğruların ve savunucuların bütün sunumlarına karşı üretilen bahane zehirleri gibi,

-Toplumların her zaman cesurca konuşan hakikat savunucuları gibi,

-Konumlarını ve rızıklarını bağladıkları her şeyi cansiperane savunan savaşçılar gibi.

İnsanoğluna öğrenme ve gelişme içgüdüsünü veren Allah onun her çeşit okumasını, araştırmasını ve düşünmesini yaratılışta meleke olarak vermiş ve hayatı boyunca bu faaliyetleri sürdürmesini emretmiştir.

Gel gör ki insanoğlu çoğunluk olarak başta tembellik hastalığından dolayı bu melekeleri ve çalışmaları bin bir bahane üreterek yapmayı bırakmıştır. Hayatının bir zamanında öğrenip uygulamaya koyduğu inanç ve davranışlarına canı gönülden sahip çıkmayı kendisine ilke edinmiştir.

Daha fazlasından ve değişik olandan asla haz duymaz, aksine onlardan nefret derecesinde uzak durur. Çünkü alıştığı hayatının konforundan uzaklaşma riski cehalet savunucularını çıldırtmaktadır.

Cehalet ve savunucuları sarmaşık bitkisine benzerler. Sarmaşığın en önemli özelliği çok hızlı büyürler ve kendilerinden daha güçlü bir kütleye dolanarak yükselmeyi başarırlar. Adeta bu tarz ilk bakışta o bitkinin varlık sebebi gibidir.

Sarıp sarmaladığı ağaçlar ya da başka kütleler zaman içerisinde ya hayattan koparlar ya tamamen perdelenirler ve görünmez olurlar, ya da deforme olarak başka bir şeye benzerler. Ama artık kendileri olamazlar. Ta ki sarmaşıktan daha güçlü bir el sarmaşığın etkisini yok ettiğinde bir süre için görünmez olurlar. Dikkat edilmezse eğer topraktaki küçücük bir kökten tekrar büyümeye ve sahne almaya başlarlar.

Cehalet sarmaşık bitkisinin fıtratı gibidir. Cahil de sarmaşıktır. Peki sarmaşık ne zaman güzeldir?

Kendisinden daha güçlü birisinin ona hükmetmesi ya da ona kabiliyetleri çerçevesinde yaklaşıp muamele eden bilge ve güçlü kişilerin şemsiyesi altında o güzel şeklini çevreye ve insana hiç zarar vermeden gösterir.

Bir de ayrık otu vardır cehalete benzeyen. Yok edemezsiniz. Derler ki bir ayrık otu bir zamanlar bir çatıda su görmeden yedi sene beklemiş ve neticede bir gün suyla buluşmuş ve demiş ki; ‘’ Neredeyse soyum kuruyacaktı.’’.

Değerli okurlar bu iki örneğin bize öğrettiği şey birilerinin hayatını yok edecek düzeyde bir hayat sürme konusu hiç tasvip edilmeyen bir davranıştır. Tam bir cehalet psikolojisidir. Sınırsız, pervasız ve arsız.

Bu hastalığın -ki başka bir tabir aşağılayıcı olacağı için bu satırlarda kayda geçsin istemiyorum- en etkili ilacı ve tedavi yolu doğruluğu her açıdan teyit edilmiş bilgidir.

Çok üzücü olan şey cahillerin cehaletleriyle organize birlikteliklere ya da kalabalıklara etki eden bir konumda olmalarıdır. İnsanlık için bu durum acziyetin zirve yaptığı bir durumdur.

Rabbimizin Zümer Suresi 9. Ayette; ‘’ De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!” Doğrusu ancak akıl iz ‘an sahipleri bunu anlar.’’ Tespitini yok sayıp ya da etkisiz hale getirip hala makbul insanlar gibi yaşayanların hali en azından ahirette çok acı olacaktır.

Müslüman olduğunu söyleyip de bilgi ve bilgeyi böyle değerlendirip gereğini yapamamak gerçekten çok üzücü bir durumdur.

Dünyada şu an yaşanılan bütün problemlerin ana sebebinin cehalet virüsü olduğunu bilmeliyiz. O inançsız ve bilgiden uzak menfaatçilerin ve bunlara kul köle olmuş kalabalıkların oluşturduğu güç merkezlerinin her alanda baskısını ve etkisini hissetmekteyiz.

Şu soruyu da sormadan geçmeyeceğim. Kaç tane alim yatağında ve normal bir ölümle dünyadan göçtü ki?

Bu soruyu her dinden ve milletten alimler ve bilim adamları için soruyorum. Hep çile, hep tehdit, hep baskı. Sözüm ona tek suçları ilim yapmak ve üretmek oldu. Bu düzen hala devam ediyor. Sanırım insanoğlunun en zorlu sınavlarından birisi cehalet ve cahiller konusudur.

Allah bizi bu pozisyondan uzak eylesin diye dua edelim ama dualarımızın kabulü için fiili dualarımızı yapmamız gerektiğini de unutmayalım. Bu sınava maruz kaldığımızda her şeye rağmen bilgiyi ve bilgeyi seçelim.

Her birinize ilim, irfan, ihlas ve şuurlu bir hayatı Cenabı Haktan ikram etmesini diliyorum.

Hoş Olunuz, Hoşça kalınız, Allah’a emanet olunuz.

QOSHE - CEHALETİN GÜCÜ VE YAYILMA HIZI - İbrahim Doğru
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CEHALETİN GÜCÜ VE YAYILMA HIZI

13 20
20.02.2024

Cehalet konusunu birkaç defa yazmaya çalıştım ama her yazıdan sonra hala çok noksan şeyler olduğunu gördüm. Önce tarifini tekrar verelim ki yanlış anlamaya meydan vermeyelim:

Cehalet: İlim sahibi olmamak, ilme ve bilgiye karşı ciddiyetsiz davranmak, hatta bilgiye karşı mücadele etmek, aklın ve kültür zenginliğinin etkisini reddetmek gibi anlamlara gelir.

Bütün bu davranışları kendisine ilke edinen insana da cahil denir.

Şu cümlelerle bakış açımı daha iyi anlatabileceğime inanıyorum.

-Sanki cehalet sürekli kendisini zaman ve zemin karşısında yeniliyor, bilim diliyle klonluyor gibi.

-Bilgiye rakip sahte bir bilgi gibi,

-Bilgiyi gölgeleyen simülasyon gibi,

-Bilge ve bilgiyi amansız bir düşman ilan etmiş gibi,

-Hakikate giden yollardaki mayınlar gibi,

-Radyasyon yağmuru gibi,

-Doğruların ve savunucuların bütün sunumlarına karşı üretilen bahane zehirleri gibi,

-Toplumların her zaman cesurca konuşan hakikat savunucuları gibi,

-Konumlarını ve rızıklarını bağladıkları her şeyi cansiperane savunan savaşçılar gibi.

İnsanoğluna öğrenme ve gelişme içgüdüsünü veren Allah onun her çeşit okumasını, araştırmasını ve düşünmesini yaratılışta meleke olarak vermiş ve hayatı boyunca bu faaliyetleri sürdürmesini emretmiştir.

Gel gör ki insanoğlu çoğunluk olarak başta tembellik hastalığından dolayı bu melekeleri ve çalışmaları bin bir bahane üreterek yapmayı bırakmıştır. Hayatının bir zamanında öğrenip uygulamaya koyduğu inanç ve davranışlarına canı gönülden sahip çıkmayı kendisine ilke edinmiştir.

Daha fazlasından ve değişik olandan asla haz duymaz, aksine onlardan........

© İleri


Get it on Google Play