Siyasetin meteorolojisi: Ankara'nın iklimi yumuşayacak mı?
Yerel seçimden sonra ana muhalefetin kurmaylarını ve Cumhur İttifakı'nı herkes gibi ben de izliyorum.
Başlarda AK Parti’deki moral bozukluğu ve iç hesaplaşma daha yoğundu. Herkes kafasında yaptığı bir tanım üzerinden çoğunlukla da şahsi meselesi olan hizipleri işaret edecek şekilde sorun analizleri yapıyor, başarısızlığın sebebini ‘kendisi hariç’ başka herkesi suçlayacak bir çerçevenin içine yerleştiriyordu.
Sonra tüm o sorun analizleri unutuluyor, başarısızlığı ‘çünkü emekliler sandığa gitmedi’ gibi söylemlerle açıklama gayreti, yani gerçeklerle yüzleşmekten kaçınma eğilimi sahne alıyordu.
Oysa Geçtiğimiz hafta Fevzi Çakır moderatörlüğündeki Habertürk yayınında Ipsos'un Türkiye CEO'su Sidar Gedik 31 Mart seçimlerinden sonra yaptıkları araştırmanın bulgularını tek tek anlattı.Emeklilerin önemli bir kısmı sandığa gitmiş. Gitmişler ama oy verme davranışlarını değiştirmişler. Diğer yaş ve meslek gruplarında da bir önceki seçimde AK Parti’ye oy verip son yerel seçimde tercihini radikal biçimde değiştiren olmuş.
CHP hem genel bir memnuniyet içinde hem de temkini elden bırakmıyor. Bu memnuniyeti baş dönmesi yapmayacak bir düzeyde frenleme eğilimi var.
Özgür Özel mesela oldukça olgun davranıyor. CHP’nin yerel seçim başarısını ‘zafer’ olarak görmediğini bunun ancak dört yıl sonra elde etmeyi düşündükleri asıl galibiyetin kapısını açan bir başarı gibi algıladıklarını anlatıyor. Mütevazı bir üslup seçimi yapan Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek istediğini, bu görüşmenin bir nezaket ziyaretinden fazlası olacağını söylediği de hepimizin malumu.
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da malumuydu.
Hatta o kadar ki kabine toplantısı yapıldığı gün toplantı çıkışında gazetecilere “Seçimler sonrasında muhalefet partilerinin bir kısmının sergilediği sorumlu ve ağırbaşlı tavrı takdirle karşıladığımızı ifade etmek isterim. Yarınki grup toplantımızda seçim sonuçlarını tüm yönleriyle kapsamlı bir şekilde değerlendireceğiz" dedi.
Ertesi gün grup toplantısında ise bambaşka bir fazdan, oldukça sert ifadeler kullandı. “…Bunun bir yerel seçim olduğunu unutup şımaranlar, pervasızlaşanlar, hatta farklı heveslere kapılanlar olduğunu görüyoruz. Âdeta bir genel seçim havasına girmek suretiyle sanki ülkeyi yöneteceklerini zanneden zavallılar… Birileri kendilerince, 'yerel iktidar' 'merkezi iktidar' diye Türkiye'de ikili bir yapı ihdas etmeye çalışıyor. Bu tarz söylemler, 'demlendikleri' ittifak ortaklarına diyet borcu ödeme hamleleri değilse, ham bir hayalden ibarettir.”
24 saat içinde ne olmuştu da, daha bir gün önce CHP’nin tavrını ‘ağırbaşlı’ bulduğunu söyleyen Erdoğan, grup toplantısında tam tersi bir tavır takınmıştı?
Sebep belli. Erdoğan o konuşmayı ‘içeri’ yapıyordu. Teşkilata, il ve ilçe örgütlerine… “Biz bitti demeden bitmez” gibi ifadelerin nedeni de buydu. Çünkü ‘dışarıdan’ kimse AK Parti’ye ‘bittiniz oğlum siz’ demedi, ‘biz bittik, bundan sonra hep yokuş aşağı gidilir’ diyen AK Parti’nin kendisi, üyeleri ve tabanıydı. Seçimden sonraki ilk iki hafta bu moral bozukluğu, kendisi dışında herkesi tanımalayan hedef gösterme paletleri arasında o renkten diğer renge koşarak ve bazen de tüm renkleri birbirine karıştırarak geçmişti.
Neyse ki Özgür Özel söz konusu ‘moral motivasyon’ konuşmasını üzerine almadı ve derken 23 Nisan akşamı düzenlenen ve özel davetle bir araya gelinen malum çay sohbetinin sıcaklığı ile yeni bir evreye geçildi. Siyaset yapmanın giderek zorlaştığı ülkede aktörlerin sıcak bir zeminde buluşması belki siyasetin önünü açar, önceliklerin yeniden gözden geçirilmesini sağlar. Bu anlamda o çay sohbetine olumsuz anlam yüklemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
KİM NASIL BİR DEĞİŞİM İSTİYOR? DEĞİŞİM SAHİDEN İSTENİYOR MU?
Şimdi herkes bundan sonra ne olacağını merak ediyor.
Daha doğrusu Erdoğan ve Özel’in yapacakları görüşmenin içeriğinin ne olacağını. O içerik neleri kapsayacak, neleri dışarıda bırakacak?
Ekonomiyi düzeltecek tedbirler, boş iddianamelerle içeride tutulan siyasetçiler başta olmak üzere yaşlı, hasta, bebekli ‘siyasi’ tutuklu ve mahkumlar, dezavantajlı gelir grupları, vergi adaletsizliği, kamu kurumlarına personel alımlarındaki ‘mülakat sorunu’ ve daha bir çok mesele masaya yatırılabilir olma önemini haiz ise de, ikilinin görüşmesi açısından en netameli ve en temel konu‘yeni anayasa’........
© Habertürk
visit website