Mega kent
New York, Londra, Paris, Berlin, Tokyo, Hong Kong, Şangay ve İstanbul..
Saydığımız, sayamadığımız nice mega kentin adını duyduğumuzda koca gökdelenler, rengârenk ışıklı cadde ve meydanlar gelir gözümüzün önüne.
Mega kentler, sanayinin, teknolojinin, ticaretin kalbidir. Bulundukları ülkelerin adeta reklam yüzüdür; zenginliğin, şatafat ve ihtişamın vücut bulduğu mekanlardır.
Medyada mega kent denilen bu ışıltılı mekanlar, göz kamaştırıcı fotoğraflarıyla birden karşısına çıkar günümüz insanının.
Kapitalist sömürü düzenini yücelten bu koca kentlerde, bakıp da görmesini bilen gözler için en derin çelişkiler, küçük bir cennet ama büyük bir cehennem, kısaca büyük acılar gizlidir.
Örneğin İstanbul.. Tarihi mekânlarıyla, boğazı ve kıyılarıyla Türkiye’nin göz bebeği, dünyanınsa en güzel kentlerinden biridir. Evet güzel şehir İstanbul! Yalılarda yaşayan, her gün boğaz manzarasına uyanan talihliler için cennet gibi bir şehir.. Peki ya sıradan bir insan için, her geçen gün hayatın daha da dışına itilen fakirler için, garibanlar için? Hayatı mahalle ile işyeri arasında geçen birisi için İstanbul aynı İstanbul mudur?
Günümüzde........
© Haber7
visit website