menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yalta- 2025 Konferansı Nasıl Sonuçlanacak?

9 0
15.12.2025

Yalta Konferansını İkinci Dünya Savaşıyla ilgili bilgi sahibi olanlar az çok bilirler. 4-11 Temmuz 1945 tarihleri arasında Savaşın büyük galip devletlerinin başkanları tarafından savaş sonrasının müzakereleri yapılmıştır.

Konferansta ABD Franklin D. Roosevelt, Birleşik Krallık Winston Churchill ve SSCB ise Josef Stalin tarafından temsil edilmiştir. Yalta Konferansına ait ikonik fotoğrafı göz önüne getirirsek ilk planda oturan üç lideri görürüz. Farklı noktalara bakan bu üç lider aslında farklı düşünceleri, hedefleri olan, hala ince hesaplarla müzakereleri yürüten müzakereci rakipleri yansıtmaktadırlar. Liderlerden Franklin D. Roosevelt bir Süpermen gibi giyinmiştir adeta, elbisesinin üzerinde şık ve büyükçe bir pelerin vardır. Dönemin Amerika algısına ve Amerika’nın dünyaya vermek istediği mesaja uygun bir kıyafettir bu. Winston Churchill kalın paltosu içinde farklı bir coğrafyada oluşunu hissettirmektedir. Josef Stalin ise diğer ikisinden farklı olarak askeri üniformalıdır. Arka plandakilerin herbiri kudretli bakan ve generallerdir. İsim isim hepsini saymaktan ziyade o atmosferi yorumlamaya çalışmak daha anlamlı olabilir.

Bazıları liderlerinin hemen arkasındadırlar. Bazıları ise kendi aralarında konuşmaktadırlar, belli ki müzakere faliyeti ve psikolojisi devam etmektedir. Bu Kodak makine ile çekilmiş fotoğraf o kadar ilginç bir fotoğraftır ki, sanki içindekiler canlı gibidirler, dokunsanız dışarı çıkacak haldedirler. Bu muhtemelen Konferans sırasında bile hala devam eden küresel savaşın şiddetinden ve fotoğraf karesindeki liderlerin ve adamların kudretli adamlar oluşundandır.

Biraz fotoğrafın arka planına bakarsak bu adamlar beraber oldukları bir hafta içinde Nazi Alman İmparatorluğunun tamamen silahsızlandırılmasına, genelkurmayının lağvedilmesine, Avrupa’nın paylaşılmasına, Polonya’nın taksimine ve rejimine karar vermişlerdir. Fotoğrafı üzerine bu kadar konuşmamıza karşılık, başlık bugünlerimize dair mutlak bir durumu ifade etmiyor (Ancak, nispi anlamda Yalta Konferansı cereyan ediyor olabilir mi bazı platformlarda?).

Henüz Üçüncü Savaşı tam anlamıyla başlamış ve bitmiş değil. Belki de savaş yapılmadan mağluplar ve galipler olacak. Tıpkı savaş yapılmış gibi sınırlar belirlenecek. Ülkeler paylaşılacak. Elbetteki hiçbirşey önceki gibi olmayacak. Her olayın her savaşın kendi içinde bir özgünlüğü vardır. Ama yine de bu nispi (Göreceli) gölgeler ve olaylar dünyasının karmaşasını, gerilimlerini ve çatışmalarını anlamlandırmak için bildiğimiz bir tarihi modellemeler zincirinden yararlanacağız. Bu yüzden, Yalta-2025 gerçek olmasa da bu modellemeyi kullanacağız.

Böylesi modellemeler zincirinden yararlanmak biraz da zorunluluk. Zira değişen karmaşa ve çatışma biçimleri bazen yöneticileri ve aydınları içinde bulundukları durumların vahametini anlamalarını zorlaştırabilir. Gelişen olayları olağan durumların bir parçası olarak algılayabilirler. Halbuki tarihi süreçte vuku bulan büyük olaylara ve savaşlara vakıf olunduğunda güncel süreçleri anlamlandırmak kolay olabilir. Mesela kamuoyuna basit bir sanayii ürünleri ambargosu gibi görünen bir durum tam anlamıyla harp atmosferinin parçası olabilir. Özellikle yüksek teknoloji şirketlerinin merkezlerini taşımaları veya herhangi bir bölgedeki operasyonlarını başka bölgelere kaydırmaları savaşın ta kendisi olabilir. Büyük göç dalgalarının tahriki Birinci Haçlı Seferinde olduğu gibi milyonların başka ülkelere başıbozuk birliklerin sevk edilmesi olabilir.

Bu nedenledir ki, bazı olayların arka planı stratejistler tarafından farklı okunur, farklı yorumlanır. 29 Eylül 1938 tarihli Münih Anlaşmasını ele alalım. Çekoslovakya'nın gelişmiş Südet Bölgesinin (Büyük silah şirketi Skoda’nın fabrikaları bu bölgede bulunmaktaydı) Hitlerin talebi üzerine Almanlara bırakılmasını içeren bu anlaşma taraflara ve zamana göre o kadar farklı anlamlar taşımaktadır ki, gerçeğin ortaya çıkarılması kolay değildir. Südet bölgesinin Almanlara bırakılmasına rızaen imza koyan İngiltere ve Fransa liderleri çok eleştirilmiştir. Ancak, bugün bildiğimiz şudur ki, tuhaf davranışlar sergileyen Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain İngiliz istihbaratı tarafından ordunun seferberlik için zamana ihtiyacı olduğu konusunda bilgilendirilmiştir. Chamberlain zamana oynamaktadır.

Daha doğrusu İngiliz devlet aygıtının O’na verdiği görev budur. Fransa Başbakanı Edouard Dalladier de aynı şekilde Fransız ordusunun hazır olmadığı konusunda bilgilendirilmiştir. Vakıa Fransız ordusu neredeyse hiç hazır olamayacaktır. Savaşın ilk başında işgal edilecek ve Stalin ile Hitler arasında pay edilecek olan Polonya bile Çekoslovakya’dan toprak kopartmıştır. Stalin ise kendisine danışılmadan ve Sovyet delegesi çağrılmadan imzalananan bu anlaşmadan dolayı kızgın ve Avrupalı liderlere karşı derin bir kuşku içindedir.

Nitekim bu kuşku Stalin’i sonradan müttefiki olacak Batılı Güçlerden gizli davranmaya itecektir. Hitler ise güç sarhoşluğunun zirvesine doğru yükselmektedir. Münih Anlaşmasına dair fotoğraf bu açıdan çok anlamlıdır. Fotoğrafın tam ortasında propagandist Hitler vardır. Gamalı Haç olan kolu hafif objektife çevrilmiştir. Daladier ve Chamberlain fotoğrafın kenarına iğreti bir şekilde ilişmiş gibidirler. Halbuki ne kadar da fani karakteri olan bir fotoğraftır bu. (Kendini fotoğrafın hakimi olarak kayda aldıran Hitlerin ülkesi çok değil üç ila beş yıl sonra farklı yoğunlukta hava bombardımanlarına maruz kalacaktır. Altı yıl sonra Kızılordu başkenti Berlin’e girecek, milyonlarca Alman kadınına tecavüz edilecektir.)

Nitekim Südet Bölgesini kolayca ilhak etmekten cesaret alan Hitler artık büyük oynamaya başlayacaktır. Nitekim 23 Ağustos 1939 tarihinde Alman ve Sovyet Rusya dışişleri bakanları Molotov- Ribbentrop tarafından bir saldırmazlık paktı imzalanmıştır. Bu Polonya'nın işgali ve iki güç arasında paylaşılması, Baltık devletleri ve Doğu Avrupa Cumhuriyetlerinin her iki gücün nüfuz bölgeleri olarak birbirlerine bırakılması demektir. Ancak, liderlerin tasavvurları ve tasarrufları ve kararları ne olursa olsun güçlerin, coğrafyanın ve tarihi zorunlulukların etkisinin hükmünü icra etmesi mukadderdir, kaçınılmazdır. Nitekim Sovyet coğrafyasını lebensraum yani yaşam alanı kabul eden Alman jeopolitik tasavvuru ve Sovyetlerin doğal olarak Orta Avrupa derinliğine kadar olan nüfuz arzusu er geç çatışacaktır.

Hitlerin ihtirası ve zamanlama bakımından acelesi bu kaderin kazasını (Yerine getirilmesini) çok geciktirmeyecektir. 1941 Barbarossa Harekatı ile Molotov-........

© Haber7