‘Yıkılmış aşiret il bozuk bozuk’
Her kültür kendi başına yani müstakil bir bütündür. Bu bütün, idraki oluşturan şuur; tasavvur; ezberleme; hatıra ve hatırlama fiili; marifet; fehim; fıkıh; akıl; hikmet; dirayet; zihin; fikir; sezgi; zekâ; fitnat / zihinî açıklık; hâtır; vehim; zan; ilmelyakîn - aynelyakîn - hakakkalyakîn; bedahat / apaçıklık; evveliyat; hayal; reviyye / etraflıca düşünme; kıyaset / akıllı uyanıklık; hubur / coşkulu sevinç; rey / doğru seçim ve ferâsete… koşut olarak oluşur. Diğer bir ifadeyle zikredilen bu idraki unsurlar o toplumdaki çeşitli grupların da -örneğin marifetliler, akıllılar, dirayetliler, ferasetliler… vb.- göstergeleri olarak kültür kavramında toplanırlar.
Böylece söz konusu unsurlar, önce fertlere mahsus olmaları bakımından, onlardaki ortaklaşma ya da benzeşme yoluyla -İslam toplumu, Hıristiyan toplumu vb.- topluma dair bir surete veya resme konu olurken, bu resim aynı zamanda o toplumun vasıflandırıldığı -İslam kültürü, Hıristiyan kültürü vb.- kültüre de ad olur.
Yukarıda zikrettiğimiz marifet kelimesinin bizde sanat kelimesiyle eş anlamda kullanılmasından hareketle, idrak içinde marifeti / sanatı, kültür içinde marifetliliği / sanatlılığı / sanatçılığı, Yahya Kemal’in şiiri merkeze alarak yaptığı kendimizle kayıtlı yani bize özel şu yorumuyla çerçeveleyebiliriz:
“Şair bütün öteki sanatlara bağlıydı: Divanını yazıp bitirdikten sonra hattata veriyordu, hattat o divandan talik hattın -hattın son- kıvraklığıyla bir sanat eseri daha yaratıyordu, mücellit deriden, sahtiyandan temasın bir hazzına daha misal gösteriyordu,........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin