Gün geldi, herkes kendi gerçeğini ortaya koydu
Vefasızlığın Ülkesinde Bir Adamın Yalnızlığı…
Recep Tayyip Erdoğan’a kızan muhalefeti anlıyorum. İtiraz etmek, yanlış gördüğünü söylemek, sorgulamak… Bunlar demokrasinin gereğidir ve yapılmalıdır. Buna sözüm yok.
Ama bir de anlamakta zorlandığım, hatta içime dokunan başka bir şey var:
Bu ülkede hafıza ne kadar çabuk kirleniyor, sadakat ne kadar çabuk tükeniyor…
Bir zaman vardı…
Türkiye, belli sınıfların dinlenme salonu gibiydi.
Bir rektör devletten üstündü.
YÖK başkanı omuzunda devlet taşırdı.
Bir komutanın bir bakışıyla kader çizilirdi.
Bir savcı parti kapatır, mafyatik yapılar hesap sorardı.
Doğu ve Güneydoğu çetelerin insafına kalmıştı.
TÜSİAD’ın masasında alınan kararlar hükûmetleri titretirdi.
Medyanın attığı tek manşet iktidarların kâbusuydu.
Reha Muhtarlar perde arkasında siyaset dizayn ederdi.
O karanlık tiyatrolar: Fatime Şahinler, Ali Kalkancılar…
Bir ülke, belirli odakların sahnesiydi.
Bunları hatırlayabiliyorum…
Ama hâlâ anlamakta zorlandığım bir şey var:
Başörtülü olduğu için “gerici” denen o insanlar…
Meslek liselerinde gelecekleri çalınan o gençler…
Tek aracın zor geçtiği yollarda ambulansın saatlerce beklediği günler…
Her gün bir karakol baskını, her gün bir şehit haberi…
Kesilen yollarda kaçırılan vatandaşlar…
Hastane kuyruklarında saatlerce bekleyip ilaç bulamayan........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden