Düş ve Hayalin Kutsayıcısı Olarak Edgar Allan Poe
Edgar Allan Poe
Bu yazı, Edgar Allan Poe’yu yalnızca gotik edebiyatın kurucusu olarak değil, insan bilincinin karanlık kıvrımlarına ışık tutan bir düşünür olarak yeniden okumayı amaçlıyor. Poe’nun “düş” kavrayışı, gerçeklikten kaçış değil, varlığın özüne yaklaşmanın biçimidir. Onun eserlerinde korku, bir duygulanım değil; idrakin eşiğidir. Bu yazı Poe’yu bir aynadan değil, bir geçitten okumayı deniyor: İnsan, düş gördüğü sürece var olur. Karanlık, burada bir tehdit değil; bilincin aydınlanma alanıdır. Poe’yu buradan okumak, gerçeği anlamanın bir yolu olarak düşü ciddiye almaktır. Düş, varlığın direniş biçimidir ve Poe, o direnişin en bilge sesidir.
Edgar Allan Poe, edebiyat tarihinde düş ve hayal gücünü en derin, en sarsıcı biçimde işleyen yazarlardan biridir. Onun dünyasında gerçek ile hayalin sınırları silikleşir; insan ruhunun en karanlık kıvrımları, bir bilincin cesaretiyle aydınlanır. Poe için düş, yalnızca gerçeğin gürültüsünden kaçış değil, varoluşun özüne ulaşmanın aracıdır. O, okurun zihnini hayalin göğüne kaldırır; orada “ilham perisinin yağmurlarıyla” sular. Sanatçı hayal ile duyumsar, okura ise bu duyumsamayı keşfetmek düşer.
Varoluşun temel bileşenlerinden biri, insanın bilinmeyene duyduğu merak ve hayal kurma yetisidir. Poe’nun öykülerindeki hayal gücü, okuru gündeliğin tekdüzeliğinden........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein