Devrimci sinema, militan sinema ve karşı devrimci sinema alt başlığın altında toplayabileceğimiz bu sinemayı, dünyanın her yerinde yapan gruplar görebiliriz. Bunlar siyasal yelpazenin sağında ve solunda yer alabilirler, kendi siyasal tercihleri doğrultusunda filmler de üretebilirler.

Bu arada belgesel sinemasının siyasal olayları ele alan siyasal filmlerinin de bir başka alt bölümü olduğu söylemek yanlış olmaz. Buna ABD’de 1968 Ocak ayında kurulan Newsreel Films şirketin örnek gösterebiliriz. Propagandanın sözlük anlamı bir öğretinin düşüncenin ideolojinin inancının siyasal görüş ya da bilginin tanıtılması benim seçilmesini ve yaygınlaştırılmasını amaçlayan söz yazı ve türlü araçlarla gerçekleştirebilen eylem bu tanımdaki türlü araçlardan birisi de sinemadır. Sinema yoluyla yapılan propaganda görüntü işin içine girdiği için daha etkili olmaktadır.

Propaganda sineması görüldüğü üzere sanatın asıl ve öz işlevine ters düşen bir sinemadır çünkü insanı sırt çevirmiştir. Bu sinema insanın kitlelerin tutsaklığını kör bağlılığını gerçeklerden uzaklığını sağlamaktadır. Her türlü ideoloji sinemayı bir propaganda aracı olarak kullanmayı düşünmüş ve denemiştir. Siyaset, insanın özgürlüğünün varlığıdır, oysa propaganda sineması insan korkusunu insana özgürlüğü korkusunu içerir. Totaliter yönetimlerin saklanmış zayıflığını ortaya çıkarır. İdeolojinin güçsüzlüğün itirafıdır bu propaganda sineması Nazi Almanya’sında işgal Fransa’nın da Stalin dönemi Rusya’da görülmesi hiç de şaşırtıcı değildir.

Sağ ideolojinin amacı, vatandaşı siyaset dışı tutmaktır, bu onun hem amacı hem de kaçınılmaz davranışıdır. Oysa sol ideoloji, tek parti diktatöryası biçimini alsa bile ve içerdiği siyasal eğilimin tekdüzeleşmesi derecesi ne olursa olsun, şu kaçınılmaz sonuca ulaşır: Bir siyasal düşüncenin varoluşu. Siyasal düşüncenin var olduğu yerde ise, tartışma vardır, fikir alış-verişi vardır. Oysa sağ ideoloji, birey düzeyinde siyasal düşünce olabileceğini düşünmek bile istemez. Ona göre, bireyin zihinsel çabası, soyut, çerçeveye ilgisiz ve geleceğe dönük olmalıdır. Siyasetin bu çaba içerisinde yeri yoktur."
-Atilla Dorsay

Propaganda filmi en iyi totaliter hükümetler tarafından yorumlandı. Bunlardan en öne çıkanları Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (Sovyetler Birliği) ve Nazi Almanya’sıdır. Özellikle Nazi Almanya’sında Propaganda Bakanlığı bile kurulmuş ve bu göreve Joseph Paul Goebbels (1897-1945) atanmıştı. Bu bakanlığın tam adı Aydınlanma ve Propaganda Bakanlığı idi. Nazizm, faşizmin Almanya'daki siyasi ve teorik uygulamasının adıdır. Yani faşizmin Alman versiyonudur. "
1919'dan sonra Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ve Hitler'in önderliğinde siyasi bir hareket ve doktrin olarak sunuldu. Darwinci doğal seçilim birleştirilerek yeni bir toplum yaratılmaya çalışıldı." Hegel'in devletinin yüceltilmesi, Fichte'nin aşırı milliyetçiliği, Nietzsche'nin nihai insan tezi, Gobinea ve Chamberlain'in ırkçı görüşleri ve Bismarck'ın devlet sosyalizmi. ve o sosyal sınıf tarafından kullanılır."
Nazizm şu beş unsurla tanımlanabilir:
1 – Irkçılık
2 - Otorite
3 - Anti-semitizm
4 – Diktatörlük
5 - Komünizm karşıtlığı..
Filmlerde propagandanın rolü savaş sırasında daha da popüler hale geldi. Savaş sırasında hemen hemen tüm büyük güçler propaganda filmlerini etkili bir şekilde kullandılar. Bu bölümde savaş propagandası ve propagandanın sinemada yeni anlamlar kazanmasına izin veren ülkeler ele alınmaktadır. Sovyet-Rus, Nazi-Alman, Fransız ve Amerikan-Hollywood dönemlerinde inceleniyorlar.

Paul Rotha Sovyet filmlerini dört bölüme ayırıyor; İlki devrim öncesi, devrim sırasında ve sonrasında genel soruları içeriyor. Kurul, ikinci sınıfta eğitici, bilimsel ve kültürel filmler, üçüncü sınıfta haber ve olgular, haftanın olaylarını anlatan haber yapımları, son sınıfta ise çocuk filmleri, güzel ve eğitici filmler üretti. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Lenin, Rusya'da filmi önemli bir propaganda aracı olarak kullandı. Bolşevik Devrimi ile birlikte film şehirlerden köylere yayıldı ve tamamen propaganda amaçlı kullanıldı. Sovyet sinemasının amacı esas olarak askerleri eğitmekti. Film onlara genel ve politik eğitimin yolunu açtı. Lenin'in ölümünün ardından devrimin liderlerinden Stalin, Sovyet Rusya'nın lideri olarak atandı. 20. yüzyılın en tartışmalı liderlerinden biri olan Stalin, genel olarak her şeyin kendi kontrolü altında olmasını istiyordu. Bu dönemde devrimin son çizgileri netleşti. Katı sosyalist gerçekçilik olarak tanımlanan resmi ideoloji, yaratılan tüm sanat eserlerine hakim oldu. Stalin döneminde yapılan pek çok film sansür kurulundan geçemedi. Filmler artık devlet kontrolündeydi ve yönetmenler filmlerini devlet stüdyolarında hazırlıyordu. Bu yönetmenlerin çoğu ulusal film okullarında eğitim görüyor. Toplumsal gerçekçiliğin gerçekleşmesi, üretilen filmlerin çoğunda gerçekçi olmayan, idealize edilmiş karakterlere yol açtı. İdeal fabrika işçisi, ideal asker, ideal çiftçi bu dönemde Sovyet filmlerinde sıklıkla karşımıza çıkar. Filmler Sovyet iktidarının istekleri doğrultusunda çekilmeye başlandı, dolayısıyla Sovyet sineması giderek anlamını yitirmeye başladı.

Çoğunlukla savaş belgeseli türündeki filmler tercih edildi. Savaş belgeseli türü, 1933 yılında Goebbels'in önderliğinde Alman Propaganda Bakanlığı'nın hazırladığı propaganda filmleriyle başladı. Leni Riefenstahl, Nürnberg toplantısının belgesel filmini alarak Hitler'in isteği üzerine bir propaganda filmi çekmeyi başardı. 1935 yılında "Pitkyyden voitto" adı verilen bu filmde yönetmen bir yandan gerçekleri sahneye taşırken diğer yandan örgütün amaçları doğrultusunda önemli bir propaganda filmi yapılmıştır. Bu film 1935 Venedik Ulusal Film Festivali'nde altın madalyayı, Paris Film Festivali'nde ise büyük ödülü kazandı. Reifenstahl'ın bir diğer önemli filmi ise 1936'da tamamlanan "Olimpiyat"tır. Olympia filminin başarısını sürdüren yönetmen, 1936 Berlin Olimpiyatlarını da alıcıya bazı gerçekleri sahneleyerek kaydetti. Nazi ruhunun neşesi ve zaferi, canlı görüntüler ve etkili kurguyla bu filmde psikolojik olarak somutlaşıyor.

Amerika, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra huzursuzlaştı ve filmin başarısını propaganda olarak kullandı. Aslında Amerikalılar, İkinci Dünya Savaşı'na çok kısa bir süre kala, kendilerini itici kılan 400'ün üzerinde filmde Müslümanları beyazperdeye koymaktan çekinmemişlerdi. O dönemde Amerika'ya göç eden Müslümanların çoğunluğu Arap olduğundan, yaptıkları filmler özellikle Müslüman Araplar hakkında olumsuz bir algı yaratma eğilimindeydi. Bu filmlerde Araplar çölde yaşayan, develere binen, kendi aralarında kavga eden, köle pazarlarında kadın alıp satan karakterler olarak tasvir ediliyordu. Amerikan sinemasının merkezi olan Hollywood, neyin nasıl satılacağı her zaman en önemli soru olmuştur. Amerikan filmlerinde aktif rol alan filmlerin ve yıldızların çeşitliliği bu konuda en güvenilir dayanak oldu.

Amerika, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra huzursuzlaştı ve filmin başarısını propaganda olarak kullandı. Aslında Amerikalılar, İkinci Dünya Savaşı'na çok kısa bir süre kala kendilerini itici kılan 400'ün üzerinde filmde Müslümanları beyazperdeye koymaktan çekinmemişlerdi. O dönemde Amerika'ya göç eden Müslümanların çoğunluğu Arap olduğundan, yaptıkları filmler özellikle Müslüman Araplar hakkında olumsuz bir algı yaratma eğilimindeydi. Bu filmlerde Araplar çölde yaşayan, develere binen, kendi aralarında kavga eden, köle pazarlarında kadın alıp satan karakterler olarak tasvir ediliyordu. Amerikan sinemasının merkezi olan Hollywood, neyin nasıl satılacağı her zaman en önemli soru olmuştur. Amerikan filmlerinde aktif rol alan filmlerin ve yıldızların çeşitliliği bu konuda en güvenilir dayanak oldu.

QOSHE - PROPAGANDA VE SİNEMA - Aleyna Pervane
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

PROPAGANDA VE SİNEMA

52 0
29.05.2024

Devrimci sinema, militan sinema ve karşı devrimci sinema alt başlığın altında toplayabileceğimiz bu sinemayı, dünyanın her yerinde yapan gruplar görebiliriz. Bunlar siyasal yelpazenin sağında ve solunda yer alabilirler, kendi siyasal tercihleri doğrultusunda filmler de üretebilirler.

Bu arada belgesel sinemasının siyasal olayları ele alan siyasal filmlerinin de bir başka alt bölümü olduğu söylemek yanlış olmaz. Buna ABD’de 1968 Ocak ayında kurulan Newsreel Films şirketin örnek gösterebiliriz. Propagandanın sözlük anlamı bir öğretinin düşüncenin ideolojinin inancının siyasal görüş ya da bilginin tanıtılması benim seçilmesini ve yaygınlaştırılmasını amaçlayan söz yazı ve türlü araçlarla gerçekleştirebilen eylem bu tanımdaki türlü araçlardan birisi de sinemadır. Sinema yoluyla yapılan propaganda görüntü işin içine girdiği için daha etkili olmaktadır.

Propaganda sineması görüldüğü üzere sanatın asıl ve öz işlevine ters düşen bir sinemadır çünkü insanı sırt çevirmiştir. Bu sinema insanın kitlelerin tutsaklığını kör bağlılığını gerçeklerden uzaklığını sağlamaktadır. Her türlü ideoloji sinemayı bir propaganda aracı olarak kullanmayı düşünmüş ve denemiştir. Siyaset, insanın özgürlüğünün varlığıdır, oysa propaganda sineması insan korkusunu insana özgürlüğü korkusunu içerir. Totaliter yönetimlerin saklanmış zayıflığını ortaya çıkarır. İdeolojinin güçsüzlüğün itirafıdır bu propaganda sineması Nazi Almanya’sında işgal Fransa’nın da Stalin dönemi Rusya’da görülmesi hiç de şaşırtıcı değildir.

Sağ ideolojinin amacı, vatandaşı siyaset dışı tutmaktır, bu onun hem amacı hem de kaçınılmaz davranışıdır. Oysa sol ideoloji, tek parti diktatöryası biçimini alsa bile ve içerdiği siyasal eğilimin tekdüzeleşmesi derecesi ne olursa olsun, şu kaçınılmaz sonuca ulaşır: Bir siyasal düşüncenin varoluşu. Siyasal düşüncenin var olduğu yerde ise, tartışma vardır, fikir alış-verişi vardır. Oysa sağ ideoloji, birey düzeyinde siyasal düşünce olabileceğini düşünmek bile istemez. Ona göre, bireyin zihinsel çabası, soyut, çerçeveye ilgisiz ve geleceğe dönük olmalıdır. Siyasetin bu çaba içerisinde yeri yoktur."
-Atilla Dorsay

Propaganda filmi en iyi totaliter hükümetler tarafından yorumlandı. Bunlardan en öne çıkanları Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (Sovyetler Birliği) ve Nazi Almanya’sıdır. Özellikle Nazi Almanya’sında Propaganda Bakanlığı bile kurulmuş ve bu göreve Joseph Paul Goebbels (1897-1945) atanmıştı. Bu bakanlığın tam adı Aydınlanma ve Propaganda Bakanlığı idi. Nazizm,........

© Güneydoğu Ekspres


Get it on Google Play