menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Liberallerin göz yaşları ve “iktidarın ekonomisi”

6 0
19.12.2024

2024 yılı, büyük kırılmalarla sona eriyor. Bir yandan Ortadoğu’da değişen “cephe” hatları, diğer yandan farklı coğrafyalarda yükselen “bölgesel savaş” tehditleri ile bu yılı bitiriyoruz. Tüm bu süreç içinde birçok aktör siyasete kendi bulundukları konumdan müdahale etmeye çalışıyor. Söz konusu aktörlerin bir kısmı kapsamlı bir şekilde siyasal ve sosyal sistemin temsilciliğini üstlenirken, kimisi ise daha lokal alanlarda kalabiliyor. Kuşkusuz bugün ne siyasal iktidar ne de egemen siyasal sistem ülkemizde ve dünyada bir bütünlük arz etmiyor. Ancak egemen sınıfın çıkarları bugünkü siyasi sistemimizi büyük oranda şekillendirirken, bu aktörlerin içinde kimileri belirleyici güç olmasa da hem muhalefeti hem de iktidarı mümkün olan en az çaba ile belirleme çabası içinde. Sözünü ettiğimiz bu kesim Türkiye’de liberallerden başkası değil. Türkiye’de genel olarak liberallerin siyaset yapma biçimine işleyen “uzaktan akıl verme” çabası yalnızca ülkemizdeki siyasal akımların toplumsal karşılıklarının gelişimi ile ilgili değildir. Gerçekten de liberaller söz konusu olduğunda genel olarak bu kesimlere damga vuran şey; siyasal sistemi “homoeconomicus” un gölgesine teslim etme arayışı içindeler. Dolaysız bir piyasa arayışı, sermayenin devlet ve siyasal sistemden mutlak ayrılığı ve sermaye sınıfının dolaysız iktidarı arayışı, bu tiplemenin olmaz olmazı. Haliyle liberal siyasete damga vuran piyasaların mutlak ve rasyonel hükümdarlığı beklentisi siyasal sistem tarafından karşılanmayınca ya da farklı biçimde karşılanınca, liberalleri büyük bir psikolojik yıkıma sürüklüyor. Ancak bu psikolojik yıkım işin bir tarafını oluşturuyor. Liberallerin gerçekle uzlaşmayan ve ortada kalmalarına neden olan tutumları durumun sadece bir tarafını bize gösteriyor. Liberallerin AKP ekonomisini ve dinamiklerini zaman zaman “kapitalist” bile görmeyen tutumu, onun sermaye sınıfının belli bir kesimini temsil etmesinden ileri geliyor. Halbuki bugün sermaye sınıfının bütünü açısından düşünüldüğünde piyasaların “kontrolü” ve sermaye aktarım mekanizmalarına “siyasi iktidarın” müdahalesi tam da kapitalist sistemin mantığı ile doğrudan uyumlu. Neo-liberal dönemlerin caf caflı olduğu dönemin en büyük sloganı olan “daha az devlet, daha çok piyasa” yaklaşımı, son 20 yılda fazlasıyla aşıldı. Zaten en baştan beri........

© Gazete Manifesto


Get it on Google Play