Yetiştirme yurdundaki mülteci çocuklara dayak mı atılıyor?
Bu tarz iddiaların önü-arkasına iyi bakmak gerekli ve kimseyi töhmet altında bırakmamak lazım ancak birazdan anlatacaklarım beni rahatsız ettiği için ve yazdıklarımız ile de bir kamu görevi yerine getirdiğimizin bilinciyle, sizlerle ve ilgililerle paylaşmak istiyorum. Dediğim gibi, maksat kimseyi töhmet altında bırakmak, suçlamak değil ancak söz konusu olayda bir eksiklik, bir sorun olduğu konusunda ciddi endişelerim var. Çünkü çocukların “yalan konuşmayacağı” kanaatindeyim.
Geçtiğimiz günlerde mülteci bir aile (nereli olduklarını paylaşmayacağım çünkü ailenin yetkililer tarafından zorda bırakılmasını istemiyorum) geldi bulunduğum ortama ve bir sıkıntıları vardı, onu çözmeye çalışıyorlardı, bir hayli de dertlilerdi. Yanlarında Türkçeyi az çok bilen ve onlara tercümanlık etmeye çalışan bir mülteci daha vardı. Çocukların babası savaşta yaşamını yitirmiş, anne de yurtdışına kaçmak zorunda kalmış. Çocuklar ise Türkiye'de kalmış ve bakıcıları olmadığı için yetiştirme yurduna yerleştirilmiş. Türkçe bilen arkadaş derdini anlatmaya çabalıyor, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum. Çocuklarla sohbet etmeye başladım, çok severim onlarla sohbet etmeyi, saflıklarına, temizliklerine hayranım. Nasıl olduklarını, Türkiye'yi sevip sevmediklerini, ülkelerine gitmek isteyip istemediklerini sordum. Çocuklardan küçük olanı (belki de hiç görmediği) ülkesine geri dönmek istediğini, Türkiye'de yaşamak istemediğini, "oraya" geri dönmeyeceğini söyledi. "Oraya" dediği noktada, nerede kaldıklarını sordum, yani dönmek istemedikleri yeri. Yetiştirme yurdunda kaldıklarını öğrendim. Küçük olana sordum yeniden, neden kalmak istemediğini? Biraz duraladı, "istemiyorum" dedi. Ben de ısrarla üzerine gitmek istedim, "Size kötü mü davranıyorlar yoksa orada?" dedim. Çocuk, hiç düşünmeden cevap verdi, "Dövüyorlar da." Duyduğuma inanamadım. Yeniden sordum, "Evet, dövüyorlar, sürekli bize bağırıyorlar, ben sürekli kaşınıyorum" dedi. O esnada dikkatimi kolu çekti, yaraları vardı ve psikolojik olarak da “tikleri” olan bir çocuktu yani bir şeyler yaşadığı ortadaydı ama bunlar hayal gücünün bir etkisi mi yoksa gerçek miydi, tam emin olamamakla beraber, yalan konuşmasını gerektirecek bir durumun olmadığını düşündüm ve sürekli “Abi bize yardım et, gidelim buradan” demesi, iddialarını benim açımdan kuvvetlendirdi. Tam bunları düşünürken, ablası girdi hemen lafa, "Çok dayak yedik. Bizi hep dövüyorlar" dedi düzgün bir Türkçe ile... Bu kez ablaya sordum, yaşı daha büyük olduğu ve soracağım soruyu "anlayacağını" düşündüğüm için, "Peki size orada hiç hakaret ediyorlar mı? Size hiç, 'ne işiniz var bu ülkede' diyorlar mı?" dedim. Aldığım cevap netti, "Evet, her zaman bunu diyorlar. Ne işiniz var bizim ülkemizde diyorlar. Bir biz sürekli kaşınıyoruz, hasta oluyoruz, pis bir yer orası" dedi. Kardeşinin akabinde ablasından da bu sözleri duymuş olmak artık söylenenlerin “iddia” olmadığı konusunda netleşmemi sağladı. Açıkçası, çok da şaşırmadım bu duruma. Çünkü toplumun genelinde mültecilere karşı bakış açısını az çok biliyor, tanık oluyorum. “Ne işiniz var bizim ülkemizde, gidin savaşın, zaten doktora para vermiyorsunuz, devlet size bedavadan bakıyor” gibi safsatalarla onları ötekileştiren ciddi bir güruh varken bu ülkede, çocukların söylediklerinin az bile kalabileceğini düşünüyorum. Çocukların ve yanındakilerin işlerine yardım ettikten sonra, uğurladım onları. Uğurladım ama içimde kocaman bir öfke vardı. Ve bu sönmeyecek bir öfke...
Ülkelerinde hiçbir şekilde sorumlu olmadıkları bir savaştan kaçıp bizim ülkemize sığınan, bizden "aman" dileyen insanlara, çocuklara ırkçı söylemlerde bulunan, onların temel ihtiyaçlarını gidermeyen, onlara şiddet gösteren her kim ya da kimler var ise ve bu süreci bildiği halde müdahale etmeyen yetkililer de var ise, buradan diyorum ki, bu işin hesabı elbet sorulacaktır. Bu konu ile ilgili derhal mülteci hakları konusunda bilgili ve ilgili bir avukat arkadaşımı aradım ve bilgi almaya çalıştım. O da beni doğrular nitelikte konuştu. Çocuklarla ilgili bilgi almak istediğinde yaşadığı sıkıntılardan bahsetti. Ben, bir yurttaş olarak onu da bilgilendirdim ve süreci takip edeceğimi söyledim.
Ve şimdi, cevap almak için, buradan soruyorum;
- Samsun'da kaç tane mülteci çocuk var?
- Bu çocuklardan kaçı yetiştirme yurdunda kalıyor?
- Bu çocukların yaş aralığı, cinsiyetleri........
© Gazete Gerçek





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein