20 günde 10 çocuk işçi cinayete kurban gitti
Son bir hafta on gündür ne yazıyoruz? Çocuk işçiliği, iş cinayetleri, güvencesiz çalışma koşulları... Sonuç? Aynı haberler ülkenin dört bir yanından gelmeye devam ediyor. Bu yazının yazıldığı ana kadarki bilançoyu açıklıyorum, sadece Kasım ayının 19'una kadar 10 çocuk işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 2025 yılı boyunca ise iş cinayetlerinde yaşamını yitiren çocuk işçi sayısı "tespit edilebilen" haliyle 82... Bu tablo, bu utanç vesikası bir şeylerin düzelmesine yetmedi, yetmiyor da; aksine günden güne daha kötü bir hal alıyor.
Ülkemiz ucuz iş gücünün, fason üretimin merkezi haline geldi ve bu durum için elinde sınırsız bir kaynak var. İşsizlik kaygısı, günü kurtarma telaşı gençlerin, çocukların güvencesiz, ağır koşullarda, fazla çalışma saatleriyle, sağlıksız ortamlarda çalışmalarına ortam hazırlıyor. Özellikle çocuk işçiliğinin kayıtlı halinin yanında bir de kayıt dışı kısmı var ki, devletin bu alana müdahalesi yok denebilir. Merdivenaltı atölyelerde çalıştırılan çocuk işçilerin varlığı bir gerçekken ve kayıt dışının en fazla yaşandığı alanken, öte yandan devlet eliyle de çocuk işçiliği destekleniyor, kılıfına sokuluyor. MESEM adı altında orta öğretim öğrencileri ağır çalışma koşullarında, güvencesiz ve ucuza çalıştırılıyor.
Sermayenin mantığı her zaman bellidir, çok çalışma, çok iş, düşük ücret. Çocuk işçiliği de tam anlamıyla bu tabire uygun. Türkiye, tıpkı Pakistan, Hindistan ve Çin gibi "ucuz iş gücü" ülkesi olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor. Bu durum, denetimsizliğin de etkisiyle büyük sorunlara gebe aslında. Son bir ayda yaşananlar ortada. Sadece Kasım ayının 19 gününde 10 çocuk işçi iş cinayetine kurban gitti. Denetimsizlik, kayıtsızlık, cezasızlık devam ettiği müddetçe de maalesef ki bu rakamlar artacak.
Geçim derdinin artık "çocuklara" kadar indiği bir sistemde, açlık sınırının 28 bin TL olduğu, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu bu sistemde, gelecek ile ilgili umutları kalmayan çocuklarımız, günlük düşük ücretlerle, sigortasız, uzun saatler, merdivenaltı imalathanelerde, tekstil atölyelerinde yaşamlarını törpülüyorlar. Eğitimde fırsat eşitliğinin olmadığı, parası olanın eğitim alabildiği günümüzde çocukların işçileştirilmesi aslında bir devlet programı haline getirilmiş. Sistem çocukları eğitimden uzaklaştırarak, yoksullukla sınayarak, "hayata erken atılma" motivasyonuyla aslında sermayenin ihtiyacı olan ucuz iş gücünü sağlıyor.
Bu ülkenin en büyük sorunlarının başında yoksulluk ve adaletsizlik geliyor. Zaten yoksulluk da bir nevi adaletsizlik değil mi? Yoksulluğu iliklerine kadar yaşayan çocuklar, günü kurtarmaktan öteye gidemiyorlar. Yabancı firmaların atölyelerinde belki de bir haftalık yevmiyeleri ile bile alamayacakları kıyafetleri, ayakkabıları, parfümleri üretiyorlar. Ve bu uğurda ölüyorlar da... Bakın, Dilovası örneği hala çok taze.
Devletin de tercihini çocuklardan yana değil de sermayeden yana yaptığının örneklerini görüyoruz. Denetimsizliğin bu derece lakayıt bir hal alması, MESEM gibi çocuk işçiliğinin yasal zemine çekildiği projeler, günden güne artan yoksulluk, eğitimde eşitsizlik gibi birbiri ile gayet girift konulara baktığımız zaman gerçekten de bürokratik devlet aygıtlarının fiili olarak çocuk işçiliğine zemin hazırladığını görebiliriz.
Eşit eğitim, eşit sağlık hizmeti, güvenceli iş, güvenceli gelecek, yeterli beslenme, barınma tüm çocukların hakkıdır. Bu haklar vazgeçilemez, devredilemez, tartışılamaz haklardır ve bu uğurda mücadele gerektiren, taviz verilmemesi gereken haklardır. Evet, bu haklara sahip çıkamıyoruz, dirayetli olamıyoruz, bunun sebeplerinden birisi de şu ki, ölen çocuklarımızın hesabını soramıyoruz, kulağımızın üzerine yatıyoruz ve unutuyoruz. Çocuk işçiliği ile etkin mücadele etmenin zamanı geldi de geçiyor bile ve biz hala üç maymunu oynuyoruz. Çocuklarımıza yazık ediyoruz.
Ülkemiz ucuz iş gücünün, fason üretimin merkezi haline geldi ve bu durum için elinde sınırsız bir kaynak var. İşsizlik kaygısı, günü kurtarma telaşı gençlerin, çocukların güvencesiz, ağır koşullarda, fazla çalışma saatleriyle, sağlıksız ortamlarda çalışmalarına ortam hazırlıyor. Özellikle çocuk işçiliğinin kayıtlı halinin yanında bir de kayıt dışı kısmı var ki, devletin bu alana müdahalesi yok denebilir. Merdivenaltı atölyelerde çalıştırılan çocuk işçilerin varlığı bir gerçekken ve kayıt dışının en fazla yaşandığı alanken, öte yandan devlet eliyle de çocuk işçiliği destekleniyor, kılıfına sokuluyor. MESEM adı altında orta öğretim öğrencileri ağır çalışma koşullarında, güvencesiz ve ucuza çalıştırılıyor.
Sermayenin mantığı her zaman bellidir, çok çalışma, çok iş, düşük ücret. Çocuk işçiliği de tam anlamıyla bu tabire uygun. Türkiye, tıpkı Pakistan, Hindistan ve Çin gibi "ucuz iş gücü" ülkesi olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor. Bu durum, denetimsizliğin de etkisiyle büyük sorunlara gebe aslında. Son bir ayda........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein