Güvenlik insanoğlunun yaşayabilmesi için en önemli faktördür. İnsanoğlunu kaostan kurtararak düzenli bir hayata geçişini sağlaması bu önemin nedenini göstermektedir. Bu sebeple onun vazgeçilmez tutkusu hepimiz için büyük bir önem arz eder. Güvenliğin olmadığı herhangi bir yerde insanoğlunun yaşaması katlanılabilir olmayacaktır. Bu katlanamaz durum yazılı bir sözleşme olmayan Toplum Sözleşmesi fikriyle tırnak içine alınmış ve insanoğlunun devletler kurarak, bazı haklarını da bu devletlere teslim ederek ve devletten de güvenlik problemini ortadan kaldırılmasını isteyerek aşmaya çalışmıştır. Fakat devletlerin güç potansiyelleri ilk başta komşu ülkelerini, teknolojinin gelişmesi ile denizaşırı ülkeleri dahi tehdit etmeye başlamıştır. Bu sebeple ülkeler arasındaki toprak kavgaları büyük bir sorun olarak devam ediyor.

1900’lü yılların başından beri Filistin topraklarına akın akın gelen Yahudiler, bu toprakların güvenlik sorununu teşkil etmeye başlamışlardır. Gayriresmi bir şekilde oluşan bu sorun 1947 yılında resmi bir güvenlik sorunu haline gelmeye başladı. O yıldan beri Orta Doğu‘da sürekli bir kan akışı, sürekli bir kaos yaşanmaktadır. Bu durum siyonizm düşünce yapısı sebebiyle, İsrail’in almak istediği ve üzerine Süleyman Mabedini inşa etmek istediği Mescid-i Aksa yapısıyla başlamaktadır.

Beşincisini yazdığımız Filistin Dosyası köşesi de durumu bir toparlama yazısı olarak teşekkül etmektedir. 7 Ekim olaylarından itibaren özellikle sosyal medyada büyük bir Filistin propagandası yer almaktadır. Hem Müslüman ülkelerden hem de Avrupa ve Amerika’dan büyük tepkiler alan İsrail hâlâ kanlı Savaşı devam ettirmektedir. Fakat bu durum dış dünyadaki İslamofobi düşüncesini ortadan kaldırmaya başlamıştır. Ezilen coğrafyaların her zaman insanlık tarafından gözardı edilmediği bir durum söz konusudur.

Özellikle sosyal medyada yayınlanan görüntülerin pek nahoş olduğu görülmektedir. Hiçbir insan masum bir çocuğun diline, dinine ve ırkına bakmadan onun can çekişmesini ve acılar içerisinde ölmesini kabul edecek bir ahlaka sahip değildir. Bölgede yaşanan budur. Bu durumun insanlık açısından ve dünyanın İslam coğrafyasındaki sorunlara bakışı açısından çok önemli bir adım olduğunu hepimiz görmekteyiz. Belki de Filistin’in göstermiş olduğu bu direnişin yegane amacı bu idi. İnsanlara insanlığını hatırlatmak, bir savaşın neden yapıldığını anlayabilmek ve savaşın insanların zihninde, vicdanında bırakabileceği psikolojiyi anlatmak bugün Hamas militanlarının en büyük gayesi olarak açığa çıkıyor.

İslam dünyasının güçsüzlüğü, iktidar problemleri, pısırıklığı ve bu pısırıklığın yansımasıyla oluşan devletler nezdinde kayıtsız kalışı; hem Gazze’de yaşanan olayları hem de bundan sonra yaşanacak olayların en azından insani organizasyonları harekete geçireceğini anlamış olmasını ümit ediyorum. İslam devletlerinden herhangi bir resmi yardımın kendilerine kavuşmadığını belirten Hamas yetkilileri, konuyu insanlık anlamında düşünerek ve insanlardan aldıkları bireysel yardımlarla direnişlerine devam ettiklerini belirtmektedirler. Bu direnişin muhakkak bir zafere sebebiyet vereceğine de yürekten inanmaktadırlar.

Bugün geldiğimiz portre bunu çok açık bir şekilde göstermektedir. İslamofobi çalışmalarının unutulmaya yüz tutuşu ve insanların, dünyanın neresinde olursa olsun, savaşlara bakış acısını değiştiren Gazzelilere teşekkürü borç bilmek gerekir. Göstermiş oldukları direnci takdir etmek gerekir.

QOSHE - Filistin dosyası -5- - M. Hamza Ergen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Filistin dosyası -5-

72 0
05.01.2024

Güvenlik insanoğlunun yaşayabilmesi için en önemli faktördür. İnsanoğlunu kaostan kurtararak düzenli bir hayata geçişini sağlaması bu önemin nedenini göstermektedir. Bu sebeple onun vazgeçilmez tutkusu hepimiz için büyük bir önem arz eder. Güvenliğin olmadığı herhangi bir yerde insanoğlunun yaşaması katlanılabilir olmayacaktır. Bu katlanamaz durum yazılı bir sözleşme olmayan Toplum Sözleşmesi fikriyle tırnak içine alınmış ve insanoğlunun devletler kurarak, bazı haklarını da bu devletlere teslim ederek ve devletten de güvenlik problemini ortadan kaldırılmasını isteyerek aşmaya çalışmıştır. Fakat devletlerin güç potansiyelleri ilk başta komşu ülkelerini, teknolojinin gelişmesi ile denizaşırı ülkeleri dahi tehdit etmeye başlamıştır. Bu sebeple ülkeler arasındaki toprak kavgaları büyük bir sorun olarak devam ediyor.

1900’lü yılların başından beri Filistin topraklarına akın akın gelen Yahudiler, bu toprakların güvenlik sorununu teşkil etmeye başlamışlardır. Gayriresmi bir şekilde oluşan bu sorun 1947 yılında resmi bir güvenlik sorunu haline gelmeye başladı. O yıldan beri Orta Doğu‘da sürekli bir kan akışı, sürekli bir kaos........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play