menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Din ve Kültürün İdeolojiyle İmtihanı

13 0
21.07.2024

Her insan ilahi tasarlanmışlığın sonucu olarak ne olduğunu bilmediği bir toplumun içine doğar. Kaderdir onun hangi din ve kültür ile yoğrulacağına karar veren. Birey, hayatının ilerleyen aşamalarında sahip olduğu dini değiştirme hususunda hür iradeye sahip olsa da yaşadığı ortamın kendisine sunduğu kültürel değerleri değiştirmekte aynı yeteneklere sahip değildir. Dini de içselleştirmek suretiyle insan yaşamının temel unsuru haline gelen kültür, hayatın mütemmim cüzüdür.

Yeryüzündeki birçok toplum kendi yaşamsal değerleri içinde oluşmayan dinlere inanarak yaşıyor. Beş bin yıllık bir pagan toplumunun iki yüz yıllık Hristiyanlığı kabullenmesinde temel unsur işte kültürün bu uzlaşmacı tavrıdır. Bu şekliyle baktığımızda esasında birçok toplum eski dinlerini, kültürleri içine yerleştirmek suretiyle bir geçiş yapmayı tercih etmiştir. Yeni kabul edilen din de kültür limanında demirleyecek bir yer bulmuştur. Öyleyse toplumların din değiştirmelerinde her iki dinin de kültür içinde yoğrulduğunu görürüz. Bu da doğal olarak kültürel kimliği dinden daha korunaklı hale getirmiştir. Toplumlar bu şekilde sahip oldukları dinlerle bir bütün içinde yaşama kabiliyetini de kendiliğinden oluştururlar.

Din, kültürel değerlere saygı duyar ancak vahye dayalı inanç sistemine onu asla karıştırmaz. Hatta çoğu zaman bu inanç sistemiyle uyuşmayan değerleri de çok net bir şekilde yok sayar. Kültür ise dinle rekabet etmek yerine onu içselleştirmeye çalışır. İnsanlar kültürlerini değiştiremezler lakin maruz kaldıkları etkiler neticesinde dönüştürebilirler, din ise hem değiştirilebilir hem de dönüştürülebilir bir niteliğe sahiptir. Dinlerin doğduğu topraklardaki toplumlar dini kültürel yapı içinde massetmeyi başarabilirler, lakin din farklı bir coğrafyaya ihraç edilmişse kültür ile arasındaki mesafeli yapı her daim korunur.

Din ve kültür, bireyin ruhsal dünyasının temel iki besin kaynağıdır. Birey ve toplum üzerinde yapılacak her türlü değişim ve dönüşüm hareketinin de merkezidir bunlar aynı zamanda. Savaşlar, göçler ve ticaret, toplumlar arasındaki paylaşımların ve yeni medeniyet tasavvurlarının en kadim ve doğal unsurlarıdır. Lakin yeni politik açılımlar yapmak için modern devlet anlayışı yeni ideolojiler ortaya çıkarttı.

İlhamını, enerjisini, gücünü din ve kültüre bağlayan ideolojiler, bu değerlerden münferit olarak düşünülmez. Her hal ve şart altında ideolojiler, toplumun yaşamsal değerlerinin korunması, dönüştürülmesi, kullanılması suretiyle var olurlar. İdeoloji çoğu zaman din ve kültürün doğal bir uzantısıdır kimi zaman ise onu yerle bir edecek düşman. Bireyin ruhuna hitap eden ilahi değerler sonuç itibariyle bu dünyaya ait değildir. İdeolojiler ise daha toplumsal ve dünyevi bir çıkar unsuru üzerine inşa edilir.

Rönesans ve reform süreçlerinde din, Batı’da daha ideolojik bir söylem içinde değerlendirildi. Aksi takdirde ilahi olanın dünyevi olana dönüştürülmesi mümkün olamazdı. Sanırım üzerinde düşünülmesi ve konuşulması gereken husus ideolojilerin “dönüştürücü” yetenekleridir. Siyasi ve ekonomik bir çıkar unsuru olarak din ve kültürün yetersiz kalması,........

© Fikir Coğrafyası


Get it on Google Play