menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bireysel borçluluk gerçekten düşüyor mu?

29 8
30.11.2025

Türkiye’de hane halkı borcunun GSYH’ye oranının düşük olması ekonomi yönetimi tarafından uzun süredir bir başarı göstergesi olarak öne çıkarılıyor. İlk bakışta, geçtiğimiz hafta açıklanan finansal istikrar raporundaki veriler de bu görünümü teyit ediyor. Ancak raporun detaylarına yakından bakıldığında, düşük borçluluk oranının borçlanmanın azalmasından değil, yüksek enflasyonun yarattığı güçlü bir istatistiksel etkiyle oluştuğu görülüyor. Üstelik bu yanılgı, hane halkı borçlanmasının niteliğinde yaşanan dönüşümü bütünüyle görünmez hale getiriyor. Bu haftaki yazıda, Türkiye’deki değişen borçlanma rejimini daha iyi anlayabilmek için raporda öne çıkan üç gelişmeyi ele aldım.

İlk olarak, oransal olarak düşen bireysel borçlanmadan başlayalım. Hane halkı borcunun GSYH’ye oranının yüzde 9.7 seviyesine gerilemesi, Türkiye’nin nispeten sağlam bir borçluluk profiline sahip olduğu izlenimini yaratıyor. Ancak biraz daha yakından bakarsak, bu gerilemenin ardında dört temel etkenin bulunduğunu görebiliriz.

Birincisi, yüksek enflasyon nominal GSYH’yi olağanüstü büyütüyor. Borç stoku bu hızda artmadığı için oran mekanik olarak düşüyor. Bu nedenle düşüş, borcun azalmasından çok paydanın şişmesinin sonucu.

İkincisi, yüksek faizler uzun vadeli borçlanmayı fiilen imkansız hale getiriyor. Kredi maliyetlerinin hızla yükselmesi, gelirleri eriyen hane halkı için borçlanmayı pahalı ve riskli bir seçenek haline getiriyor.

Üçüncüsü, uygulanan makroihtiyati tedbirler kredi kanallarını sıkılaştırıyor. Bankalara uygulanan miktar........

© Evrensel