Pusula
Üst üste kötülüklerle sınanıyoruz yeniden. Hekimliğe dair ne çok değer yitimi ile karşı karşıya olduğumuza her tanıklık, nasıl da can yakıcı ama hiç de şaşırtıcı değil. Herkesi suç ortağı yapan, rıza üretim araçlarının alabildiğine hayatlarımızın en ücra köşelerine sızdığı koşullarda iyilik için emek vermek, direnmek ve mücadelenin içinde olmak gerek ama hiç kolay olmuyor. Kolay olan kötülüğün sıradanlığında tüm değerleri de bir dipsiz kuyuya sürüklemek. Bize dayatılanlar toplumun hakikat algısını bozarak onları suç ortaklarına dönüştürüyorsa bize düşen görev nedir, diye sormalıyız her seferinde.
Suçun sıradanlaştırılması, hatta kadın bedenine müdahaleden işkenceye uzanan meşrulaştırma pratikleri ahlaki pusulamızı bozup insanların sistemin bir parçası haline gelmesinin yolunu açıyor durmadan. Pusulayı nasıl koruyacağımız konusunda bize Arendt yol gösterebilir belki.
Arendt’e göre totaliter rejimler, rızayı doğrudan baskıyla üretmez; bunun yerine bireyin düşünme yetisini felce uğratarak ve işte tam da o ahlaki pusulasını bozarak onu suça ortak eder. Bu nedenle rıza, çoğu zaman pasif ve düşüncesiz bir kabulleniş biçiminde ortaya çıkar. Totaliter rejimlerde ideoloji, yalnızca bir fikir değil, gerçekliğin yerini alan bir sistem haline gelir. Bu sistem içinde bireyler, olan biteni sorgulamak........
© Evrensel
