menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarikatlar gerçeğiyle yüzleşmek-2

5 0
12.11.2025

Sözün başında, Gürcistan’da düşen askerî kargo uçağımızda şehit olan vatan evlatlarına rahmet, ailelerine ve Türk Milleti’ne başsağlığı diliyorum.

Aylardır beklenen ‘İmamoğlu Suç Örgütü İddianamesi’ mahkemeye sunuldu. Bu konuyu da önümüzdeki günlerde çokça konuşacağız.

Bir önceki yazımızda girişini yaptığımız ‘Tarikat gerçeğiyle yüzleşmek’ konusuna, kaldığımız yerden devam edelim.

Meseleyi; İslamcılık-Batıcılık veya Dindarlık-Laiklik eksenlerinde tartışmak, bizi bir asırdır bir yere götüremedi. Tersine, konunun özünü değil; bilhassa ‘sorunu’ kucağımıza bırakan emperyalistlerin istediği gibi, ‘kılçıklandırılmış’ yönlerini tartıştık.

Başa dönelim… Tarikat ve cemaatler, sadece Müslüman dünyanın veya yalnızca semavî dinlerin değil; aynı zamanda seküler toplumların da gerçeklikleridir. Önceki yazımızda buna kısmen değinmiştik.

TARİKAT VE CEMAATLERE YABANCI SIZMALARI

Türk Milleti’nin İslamî yaşayış geleneğinde, tarikat ve cemaatler önemli bir yer tutagelmiştir. Ve bu sosyolojik birleşimler, asırlar boyunca, toplumun hem dinamizmine hem de sükûnet ihtiyacına karşılık gelmiştir. Ta ki, Osmanlı Devletimiz güçten düşüp, Batılı emperyalistlerin sömürgecilik iştahları kabarıncaya kadar…

Kendisini laik kanatta konumlayanların, tarikat ve cemaat gerçekliğini kabul etme zorunluluğu olduğu kadar; dindar kimlik etrafında kümelenenlerin de, 19. Yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl başlarından itibaren, tarikat ve cemaat yapılanmalarına ciddi şekilde ‘Batılı’, özellikle de ‘British’ sızmaları olduğu gerçeğini hazmetmeleri şart.

Tarikat ve cemaatlerdeki aslından uzaklaşma, yozlaşma ve şahsî çıkarlar uğruna kullanma gibi sapkınlıkların hikâyeleri ise daha gerilere götürülebilir.

Neticede Türk Devleti, 100 küsur sene önce, tarihin akışı içinde makas değiştirip, padişahlıktan cumhuriyete geçmeye karar verdi. Bu yeniden yapılanma süreci, esasen fena halde yozlaşmış ve birçoğuna yabancı etki ajanlarının sızdığı hatta hâkim olduğu tarikat ve cemaat yapılarına da neşter vurmayı zorunlu kıldı.

DEVLETİN GÖZETİM VE KONTROLÜ ŞART

Hangi niyetle yapılırsa yapılsın, tıpkı ‘Devrim Kanunları’ başlığı altında yapılan birçok lüzumsuz hatta abes düzenleme gibi; tarikat ve cemaatler konusunda da aşırıya kaçıldığı, vur deyince öldürüldüğü düşünülebilir. Elbette sosyoloji, inanç ve kültürel yapıya uygun, daha ‘siyasî’ çözümler üretilebilirdi. Ama olmadı…

Tarikat ve cemaatlerin kapatılıp yasaklanması yanında, devletin denetim ve gözetimi altında ve tertemiz bir alanda........

© Eurovizyon