Tarikatlar gerçeğiyle yüzleşmek - 1
Kimsenin, öküzün altında buzağı aramasına da fırsat vermemek adına, yazımızın başında 10 Kasım’ı yâd edelim…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere; Türk Devleti’nin bağımsızlık mücadelesine emek vermiş ve ‘Cumhuriyet’, yani ‘Millet İradesi’ düzenine geçişini sağlamış, istisnasız tüm vatan evlatlarını rahmet ve minnetle anıyorum.
Gelelim yazımızın konusuna…
Türkiye’nin bir ‘tarikatlar gerçeği’ var. Neredeyse 100 senedir, yüzleşmeyi sürekli ertelediğimiz… Deyim yerindeyse, ‘ortada kuyu var yandan geç’ yaptığımız… Dokunan siyasetçinin elini ‘cısssss’ yapan bir gerçeklik…
Tarikatlar ve cemaatler, sadece Türkiye’nin değil… Sadece Müslüman dünyanın değil… Bütün dünyanın sosyolojik bir gerçekliğidir. Önce bunu kabul etmemiz gerekiyor.
Bu tür sivil oluşumların, ille de ‘semavî din temelli’ olması şart değil. Doğulu ülkelerdeki felsefî dinler temelli yapılar ile Batılı ülkelerde örneklerine sıkça rastlanan ‘bilim’ kılıflı tarikatlar da bu sınıflandırmaya dâhildir.
Türkiye özelinde mevzuya baktığımızda, tarikat ve cemaat kavramlarının, ‘laiklik’ konusuyla bütünleşik olarak ele alındığı malûm…
150 YILLIK ANAYASA GEÇMİŞİ
Olayı temellendirmek adına, biraz malumatfuruşluk yapalım:
1876 Anayasası 11. maddesi; “Devleti Osmaniye’nin dini İslam dinidir.”, der…
1921 Anayasası 2. maddesi; “Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır. Resmi lisanı Türkçedir.”, cümlesini kurar.
1924 Anayasası 2. maddesi; “Türkiye Devletinin dini, Dini İslâmdır; resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara şehridir.”, ifadesini içerir.
“Devletin dini, Dini İslâmdır” ibaresi, 10 Nisan 1928'de kaldırıldı, laiklik kavramı da 1937'de Anayasaya girdi.
1961 Anayasası 2. maddesi; “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve ‘Başlangıç’ta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî,........© Eurovizyon





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein