menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Milli güvenlik, ulusal sınırlar ve Kürtçe

7 1
24.08.2024

Türkiye’de darbeler döneminde askerin gölge bir iktidar olduğu zamanlarda da demokrasiye yaklaşıldığı zamanlarda da egemenliğin milletin elinde olduğu dönemlerde de hep güvenlikçi, militarist, milli güvenlik ve ulusal sınırların tehlikede olduğu savı üzerinden bir siyasi paradigma oluşturuldu. Bu paradigmayı oluşturanlar, toplumun bir kesimini de sürekli olarak sınırların tehlikede, ulusal güvenliğin riskli durumda olduğuna inandırdı.

AK Parti’nin ilk döneminde ortaya koyduğu ileri demokrasi hedefleri, Türkiye siyasetine getirdiği liberal çizgi ülkedeki bu korku atmosferini değiştirdi ancak AK Parti ikinci döneminde tekrar güvenlikçi politikalara, Türkiye’nin klasik paradigmasına geri döndü. Müttefiki MHP ile her meseleyi beka sorunu yaptı ve geçmişte kaldığını zannettiğimiz korkularımız geri döndü.

Çözüm süreci dönemini hatırlayalım… AB’ye giriş kriterleri ile çözüm süreci destekleniyordu ancak Batı da yek pare bir yapı olmadığı için bir yandan Türkiye’nin sorunlarını çözmüş, güçlü bir müttefik olmasını isteyen AB ülkeleri, Obama gibi ABD başkanlar vardı ancak aynı zamanda Türkiye’nin sorunlarını tümden çözmesini istemeyen, o kadar da sorunsuz olmasını doğru bulmayan AB ülkeleri ve ABD’li yöneticiler de vardı. Sadece Türkiye için değil Ortadoğu için de bu böyleydi; Arap Baharı, diktatör yönetimlerin Batı tarafından desteklenmesiyle kara kışa döndü. Türkiye’de de Türkiye’nin kendi içerisinden kaynaklanan korku ile rejim değiştirmeye çalışan serinleri, derinleri, içine kaç tane istihbarat örgütünün sızdığını bilmediğimiz FETÖ, çözüm sürecinin seyrini Suriye Savaşı ile birlikte çözümsüzlüğe çevirmek isteyen dış güçler, yer yer o dış güçlere güvenen çözüm süreci muhatapları, Gezi süreci vardı. Tüm bunlar ülkede azımsanmayacak bir kaos oluşturduğunda da iktidar, demokratik açılımlar ve benzeri iyileştirmeleri bir kenara bıraktı ve güvenlikçi, korkutucu söylemleri geri çağırdı. Bu konuda iktidarın tümden haksız, tümden pragmatik olduğunu düşünmüyorum zira Gezi sürecinde Batılı basını takip edenler dış güçlerin hiç de öyle masal olmadığını gayet iyi biliyor. Ancak bu korkutma stratejisi kısa vadede çok karlı sonuçlar vermeye başlayınca bu kez her olay bir asır öncesindeki gibi “iç ve dış mihraklara” bağlandı. İktidar her ağzını açtığında toplumu dış güçlerle korkuttu, tabi meselenin en........

© Elips Haber


Get it on Google Play