Ne dediğin değil, nasıl dediğin olay!
Mustafa Başar
Yönetim Kurulu Danışmanı
Yaşam gerçekten sürprizlerle dolu; neredeyse her gün yeni bir şey öğreniyorum ve yeni bilginin, farklı bir bakış açısının ne zaman, kimden geleceği hiç belli olmuyor. Yakın bir zamanda, Genel Müdürü olduğum şirketin bağlı olduğu şirketler grubunun hem hissedarı ve yönetim kurulu üyesi olan, hem de sevdiğim saydığım değerli bir büyüğüm olan, amcam ile bir konu hakkında sohbet ediyorduk. Sahip olunan bir düşüncenin, kişisel bir fikrin başkaları tarafından kabul görmesini ve onların da artık aynı bakış açısına sahip olmalarını sağlayabilmenin formülünü üç adet sihirli kelimeyle özetledi: Etik, Matematik ve Psikoloji.
İkna kimine göre bir sanat, kimine göre kişisel gelişimle ilgili önemli bir konu başlığı, kimisi için de ancak doğuştan gelen bir kabiliyet. Bakış açıları farklı olsa da, hemen herkesin ikna ile ilgili ortak düşüncesi var; ikna becerisi iş hayatında başarıyı getiren en değerli yetkinliklerden biri. Hem bireysel hem de kurumsal hedeflere ulaşmada gerçekten çok güçlü ve etkili bir araç. İkna edici olmanın en önemli yolu, somut veriler ve mantıklı argümanlar sunmaktır. Amcamın kullandığı üç sihirli kelimeden birisi olan Matematik ile kastettiği akla ve gerçeğe dayanmayan bir hususla ilgili olarak, bir tarafın diğer tarafı samimiyetle ikna edebilmesinin mümkün olmadığıdır. Fakat birçok insan, ikna kabiliyetinin yüksek olmasının, pratik zekâlı olmaya veya daha hızlı ve yüksek tonla konuşarak, daha iyi eleştirerek karşı tarafa baskın gelmeye bağlı olduğuna inanıyor. Bu yaygın düşünce, televizyon kanallarındaki çeşitli tartışma programlarında ne yazık ki bu tarz insanların sürekli görülüyor olmasından kaynaklı sanırım. Oysa "Hiç kimse eleştirilerek ikna edilememiştir; sadece dinlenerek ve anlayış gösterilerek ikna edilir" demişti Benjamin Franklin. Bu sözüyle yargılayıcı değil, anlayışlı bir iletişim tarzına sahip olmanın ikna üzerindeki gücüne dikkat çekmişti. Şirketi tarafından,........
© Ekonomim
visit website