Demografik Tehlikeyi Doğru Okumalıyız
Türkiye’de son günlerde en çok konuşulan meselelerden biri nüfusun giderek yaşlanması ve doğum oranlarının hızla düşmesi. Ancak bu süreci yalnızca “gençler çocuk istemiyor” deyip gerçekleri perdeleyemeyiz. Çünkü bugün ortaya çıkan tablo bir tercihin değil, uzun yıllara yayılan politikaların, kültürel dönüşümlerin ve topluma bilinçaltından işlenen mesajların sonucudur.
Yıllarca gençlere aynı cümle tekrarlandı, “Çocuğuna bakamazsın, maddi gücün yetmez, ihtiyaçlarını karşılayamazsın...” Bu anlayış, toplumun zihnine kazındı ve bireysel bir korku üretti, bununla da kalmadı; çocuk sahibi olmayı bir risk, hatta bir yük olarak kodladı. Bugün ise çocuk doğurmayan gençler suçlanıyor, “Aile yapısı bozuluyor, toplum çöküyor” deniyor. Oysa ortada bir çelişki var. Yıllarca “küçük aile, mutlu aile” diye kampanyalar düzenleyenler, bugün aynı aile küçülmesini bir tehlike olarak görüyor.
Doğruyu görmek için önce bu çelişkiyle yüzleşmek gerekiyor.
Sorunu sadece ekonomik nedenlere bağlamak da kolaycı bir yaklaşım. Evet, hayat pahalı. Evet, evlenmek, yuva kurmak, bir çocuğun sorumluluğunu almak maddi güç istiyor. Fakat mesele bundan ibaret değil. Ucuz, sigortasız ve güvencesiz iş gücünün nesnesi olarak çalışma hayatında sömürülen kadınların, eğitim ve kariyer imkanlarına kavuşan yeni........



















































