menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yazar İmre Török ile Nobel Ödülü Sohbeti

9 0
18.10.2025

Köln’de Yazarlar Birliği’ni bir hanım yönetiyor, Köln ve çevresinde coşkulu okuma günleri düzenliyordu. Ama biz yabancı kökenli yazarlar Köln dışına da çıkmak istiyorduk. O da birkaç kez Yazarlar Birliği’nin Güney Almanya kolundan da söz etmişti. Başkanlığını Macar kökenli bir yazarın İmre Török’ün yaptığını anlatmıştı. Doğrusu Türkçe isme benzeyen “İmre” hafızama kazınmıştı ama bu yazar hakkında bilgi edinmek nedense aklıma gelmemişti.

Onunla tanışmak onun soydaşı Yunus Emre’yı anma toplantısında gerçekleşti. Berlin’de Yunus Emre ile ilgili bir seminer düzenlenmişti.

O sıralar “Haremden Berlin’e Cavidan” romanı daha yeni yayınlanmıştı. Birkaç yıl sonra roman Mustafa Tüzel’in tercümesinde Türkiye’de de yayınlanacaktı. İmre, romanın bir üçleme olacağını anlatmıştı. Birincisinde Macaristan ve babasını, ikincisinde Cavidan’ı, üçüncüsünde ise annesi ile Weimar’ı anlatacaktı.

Ben daha çok onun Macaristan hayatını merak ediyordum. Gençliği Yanoş Kader’in iktidarı döneminde geçtiğini anlattı. Demokrat ailesi onu tahsil için Almanya’ya göndermişti. Tübingen Üniversitesi’nde filozof Bloch’un öğrencisi olmuş ve onun dikkatini çekmiş.

O akşam Yunus Emre ile ilgili bir yabancı yazarın anlattıkları ve İmre Török aklımdan çıkmadı. Onun yurttaşı Laszlo Krasznahorkai Nobel Edebiyat Ödülü alınca hemen ona yazdım:

Sevgili İmre,

Sana bir fotoğraf gönderiyorum, bilmiyorum hatırlayabilecek misin? Berlin’de Yunus Emre’yı anmış, sohbet etmiştik. Bir süre önce hastalıkla mücadele ediyordun, şimdi nasılsın? Şimdi senin memleketlin Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Mutlaka gururlanmışsındır. Laszlo’yu ne kadar tanıyorsun? Onun Türkçeye de tercüme edilen “Şeytan Tangosu” romanı hakkında düşüncelerine bana yazar mısın?

Dostum Orhan,

Gönderdiğin Berlin fotoğrafı için teşekkürler. İkimizin arasında duran arkadaşı hatırlayamadım.

Laszlo Krasznahorkai hakkında bir şeyler yazmaya çalıştım. Özellikle “Şeytan Tangosu” romanı üzerinde durdum. Roman gerçekten de mükemmel bir çalışmadır. Romanın Türkçeye çevirmiş olması da harika.

Elbette Berlin’deki Yunus Emre anma törenini hatırlıyorum. Ayrıca büyük şairi yoğun bir şekilde inceledim. Uzun zaman önceydi ama ne kadar önemli olduğunu hâlâ biliyorum.

Nasıl olduğumla ilgili soruna kısaca bir cevap vereyim. Hoş bir konu değil ama ne yapalım! 10 yıldır tedavisi olmayan bir hastalıkla (CIDP) mücadele ediyorum. Neyse ki, nispeten rahat dönemler oluyor. Ama yılda birkaç kez (şimdi yine Ekim ayında) beni geçici olarak stabilize eden özel bir kliniğe gitmem gerekiyor. Bu, ağrı, kramp ve diğer fiziksel engellere katlanmayı kolaylaştırıyor. Hem sağlık hem de diğer açılardan iyi olduğunuzu içtenlikle umuyorum!

Lazslo ile 1990’da tanıştık. “Şeytan Tangosu” romanı beni çok heyecanlandırmıştı. O roman hakkında Almanya’da yapılan toplantının sunumunu ben yaptım ama bilgisayarımda o sunum yok. Sunumdan gerçekten keyif almış olmalı ki, bana Macarca “Şeytan Tangosu1 romana bir ithaf yazısı yazdı:

“Fellbach’ta, dostlukla, sevgiyle buluşmanın sevincine…”

Evet, aramızdaki kimya, tabiri caizse, en başından beri vardı. “Şeytan Tangosu hakkında biraz daha bilgi vereyim. 1999 yılında Stuttgart’ta bu konuda bir sunum daha vardı. O sunum hâlâ bendedir. Orada Laszlo, “Urga Tutsağı” adlı romanından parçalar okudu. O zamanlar değerli meslektaşım hakkında söylediklerim ilginçti. O zamanlar romanın bir sayfasındaki........

© dibace.net