menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kur’an Çözümlemeleri

12 0
09.07.2024

AHKAM AYETLERİNİN ÇAĞLARÜSTÜLÜĞÜ HAKKINDA

Kur’an evrensel ve çağlarüstü bir sanat klasiğidir. Ve her edebiyat eleştirmeninin bildiği üzere, klasik bir şaheser, yerel ve tekil bir örneği malzeme olarak alır, onu sanatkarane işler ve bu yerel ve tekil örneği evrensel bir mesajın çekirdeği ve arketipi haline getirir. Bu durum Kuran için de böyledir.

Ünlü İslam düşünürü Roger Garaudy’nün dediği gibi, Kuran’ın ahkam ayetlerini zahiriyle ve yedinci asır Arabının bilinciyle sınırlı okuyacaksak bu ayetler yerelliğin üstüne çıkıp da evrenselleşemez. Zira Kuran’da yedinci asır Arap toplumu dışında hiçbir geçerliliği olmayan zıhar adeti, haram aylarda savaşma ve ihramlıyken avlanma gibi hususlara dair düzenlemeler görürüz. Garaudy’ye göre Kuran’ın evrenselliğini ve çağlarüstülüğünü kavrayacaksak, bu yerellikte takılıp kalmamalı, bu yerel hükümlerin arkasındaki evrensel gayeyi ve felsefeyi keşfetmek zorundayız.

Fazlurrahman gibi tarihselci düşünürlerimiz Kuran’da zahiri itibariyle yerelliğin ötesine geçmeyen ahkam ayetlerin arka planındaki evrensel felsefeyi keşfetmek için bu ayetlerin yedinci asır toplumunda ne anlam ifade ettiğine baktılar. Yani “bu yerel ayetlerin tarihte gözettiği gaye ne idi,” bunun muhasebesini yaptılar. Ve bu yaklaşımdan hareketle Kuran’ı çağlarüstü bir ahlak mesajı olarak formüle etmeyi becerdiler.

Fakat sonunda tarihselcilik de bir çıkmaza girdi. Zira tarihselciler Kuran ayetlerinin anlamını onun zahirine, bu zahiri de yedinci asır Arabının bu zahirden anladığı içeriğe sınırlandırmışlardı. Tarihselcilik çok güzel meyveler verdikten sonra, bugün Mustafa Öztürk örneğinde gördüğümüz üzere, Kuran’ı Allah’ın kelamı değil de, Muhammed’in havsalasının ürünü olarak görmeye yönelten bir süreç başlattı yakın tarihte. Tarihselci İslam’ın doğru bir İslam tasavvuru oluşturduğuna inanıyorum. Fakat bu dediğim çıkmazla da malül kaldığına inanıyorum.

Oysa Kuran’ın yerel ve tekil ahkam ayetlerindeki çağlarüstülüğü ve evrenselliği görmenin alternatif bir yolu var. O da şu: Kuran’ın görünüşte yerel ve tekil görünen ahkam ayetlerinin edebi sanatlarla örülü olduğunun farkına varmak ve Kuran’ın nasıl bir sanatkarane işleyişle bu yerelliği ve tekilliği evrenselliğe taşıdığına odaklanmak.

Bu yöntemin Kuran’da da bir temeli var. Zira aşağıdaki Kuran ayetinde göreceğiniz üzere, Allah, Kuran’ın tamamının çiftanlamlı ve sembolik bir dille nüzul ettiğini beyan eder. Ve her sanat okurunun bildiği üzere bir beyanın zahirinden başlayıp onun derinindeki anlamını keşfetme çabası insanın derisini ürpertir. Aşağıdaki ayet bu hususu beyan eder.

ZÜMER 23. Allah sözün en güzelini (Kuran’ı) çift anlamlı sembolik (müteşabihen mesani) bir kitap olarak indirdi. Ondan Rablerine saygısı olanların derileri (tüyleri) ürperir. Sonra derileri de kalpleri de Allah’ın zikrine karsı yumuşar: işte bu, Allah’ın rehberidir. Allah onunla dilediğin; doğru yola çıkarır. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona hidayet edecek yoktur.

O halde Kuran’ın zahiren yerel görünen ayetlerindeki çağlarüstülüğü kavrayacaksak edebi çözümleme yapmamız gerekiyor. Bu edebi çözümleme ise sadece sofistike edebiyat eleştirmenlerine ait bir lüks değil, lise edebiyat zevkiyle donanmış bir gencin bile yaşayabileceği bir tecrübe.

Örnekleri vereyim.

Aşağıdaki ayeti zahiriyle sınırlı okuyacaksak bu ayetin hiçbir güncelliği yoktur. Zira çağımızda kimse leş yememekte, kan içmemektedir. Oysa Allah bu ayete o kadar önem vermektedir ki bir manifesto gibi Kuran’da en az beş defa bu hükmü zikreder.

Ayet şöyle:

EN’AM 145. De ki: “Bana vahyolunanlar arasında, leş, dökülen kan, mide bulandırıcı olan domuz eti veya Allah’tan başkasının adı anılarak açık bir günahla kesilmiş olandan başkasını, yiyecek bir adama haram kılınmış bir şey olarak bulmuyorum.

Fakat ayetin zahiriyle sınırlı kalmayıp edebi çözümleme yaptığımızda ayet birden bire her medeniyete hitap eden evrensel bir mesaj haline gelir. Zira leş, mecazi anlamıyla, insanı manen ve ruhen öldüren her eylemdir; uyuşturucu bağımlılığı ve sefahat gibi… Kan, bir toplumda çatışma çıkaran her çeşit haksız arzu anlamına gelir; başka ülkenin toprağına göz koymak ve ihaleye fesat karıştırmak gibi… Mide bulandırıcı olduğu için yasaklanan domuz ise ruhun mide bulandırıcı bulduğu her eylemdir; dostun sevgilisine göz koymak,........

© dibace.net


Get it on Google Play