menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dicle-Fırat Federasyonu

3 0
28.12.2024

‘Sezai Karakoç, şüphesiz büyük şairliğinin yanı sıra büyük bir düşünce ve aksiyon adamı; bir “İslâm siyasî düşünürü”dür. Bütün dünya Müslümanların “bir millet” (İslâm Milleti) ve bütün İslâm topraklarının “bir ülke” (İslâm Ülkesi) olduğu gerçeği, Karakoç’un siyasî görüşlerinin temelini ve çıkış noktasını oluşturmaktadır. Bu temel kavramları ve buradan hareketle Müslümanların gerçek bir kardeşlik ruhu ile dayanışma ve birlik içinde hareket etmeleri gereğini de en çok ve en güçlü biçimde Karakoç ifade etmiştir.

1974 yılında yazdığı bir dizi yazıda bu konuyu yeniden ele alan Sezai Karakoç, “Birlik İdeali” başlıklı yazıda şöyle sesleniyordu: “İslâm Birliği idealini bir hayal, bir ütopya sananlar aldanıyorlar. Göz görüyor ve kalp duyuyor ki İslâm Âlemi için birleşmek, bir araya gelmek, artık var olmanın tek şartı hâline gelmiştir. Veyl bu gerçeği görmeyenlere!” (S. Karakoç, Sûr, s 92)

Aynı yazıda esasen tarih boyunca asla bir araya gelememiş, aksine aralarında korkunç kıyıcı savaşlar yaşamış Avrupa devletlerinin “birlik” olabilmek için yapay dayanaklar aramalarına karşın, daha elli yıl öncesine kadar bir devlet bayrağı altında yaşayan Müslümanların şimdi birlik olmayı hayâl zannetmelerindeki çelişkiye dikkat çekilerek, “Avrupa, Birliğini tamamlamadan, Müslümanlar, yaşayabilmek için birliklerini tamamlamak zorundadırlar” deniliyor.

İlk baskısı 1975 yılında yapılan “Sûr” adlı kitabında bu yazının öncesinde yer alan “Parçadan Bütüne” başlıklı yazıda ise “birlik”e varabilmek için öncelikle İslâm ülkelerinin arasında “bölgesel federasyonlar” kurulması teklif ediliyor: “Kuvvetleri birleştirme, maddi ve manevî bütün kuvvetleri birleştirme suretiyle bir araya gelme ve bu şekilde saldırıya karşı koyma zarureti ile karşı karşıya gelmiş bulunuyor İslâm Ülkeleri! Yoksa bugünkü gibi olursa her birini tek tek ortadan kaldırmanın yollarını arayacaklardır… Mısır, Libya, Tunus, Fas, Cezayir’den meydana gelen Kuzey Afrika İslâm Federasyonu, Nijerya ve civarındaki Müslüman ülkelerden meydana gelen Batı Afrika İslâm Federasyonu, Türkiye, Suriye, Irak’tan meydana gelen Dicle-Fırat İslâm Federasyonu, Filipinler’i de kurtarıp içine almak suretiyle Endonezya, Malezya, Pakistan ve Afganistan’dan meydana gelen Güney Asya İslâm Federasyonu gibi bölge federasyonları kurmak artık kaçınılmaz bir savunma zarureti olmuştur.” (S. Karakoç, Sûr, s 90-91)’

(Şaban Abak, Dicle-Fırat İslam Federasyonu yahut Türkiye-Suriye-Irak kardeşliği ve Sezai Karakoç, Müşterek Dergi-2021)

Merhum Sezai Karakoç, 1970’lerde, yani Sykes-Picot’un çizdiği sınırların tartışılmasının kimsenin aklına gelmediği yıllarda yazmış bu satırları. 1838 Tanzimat Fermanı’nda ‘artık gavura gavur demek’ yasaklanmış, 1924 Lozan’ında bu ülkeye Osmanlı demek yasaklanmış, 1930’larda İslam, Arap, Müslüman Türk, Kürt, Alevi, demek yasaklanmış. Karakoç, 1960’lardan itibaren mütevazi, sakin ve kararlı bir edayla ısrarla, İslam birliği, İslam davası, İslam’ın dirilişi diyerek tüm bu yasakları çiğneyen, kendi sözünü kimseyi umursamadan söyleyen bir cesur münevverdi. Sadece yazıları değil, şiirleri de bu mü’min istikametinin tutarlı dile gelişiydi ve vefatına kadar asla sapmadı.

2011’de Suriye ayaklanması başladığında, kendine özgü temkin ve endişeyle bakıp, tekrar bizi parçalayacaklar, savaştıracaklar veya işgal edecekler diye, tedirgin olmuştu. Batılı güçlerin Osmanlıyı nasıl parçaladığını, Müslüman halkları nasıl böldüğünü, kurulan suni devletleri nasıl yönettiğini biliyor ve bu nedenle olan biten her gelişmeyi aynı minvalden yorumluyordu. Karakoç’un endişesi haklı ama yorumu haksızdı. Çünkü, Suriye’de ayaklananlar tamamen zalim bir rejimin sivil katliamlarına direniyordu ve batılılar ayaklananları değil,........

© dibace.net


Get it on Google Play