Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’
Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur. Böyle birinin, Ebedi Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk ile özdeşleşmiş TSK’da ne işi vardır?
Tuzla Piyade Okulu Komutanlığında 2023’teki 10 Kasım Atatürk’ü Anma töreni sırasında Piyade Teğmen A.A’nın yakasına Atatürk fotoğrafı takmaması üzerine başlayan olay sonunda 7 teğmen ordudan ihraç edilmişti. Veryansın TV’nin haberine göre o olayda A.A’ya destek veren M.F.Ş’nin ihraç kararı, idare mahkemesince iptal edildi ve adı geçen teğmen TSK’daki görevine geri döndü
M.F.Ş’nin ihraç kararına gerekçe oluşturan sözleri şöyle:
“1923’e kadar olan Atatürk’e saygı duyabilirim, ancak 1923 sonrası Atatürk’e saygı duymuyorum. Bir kısım yaptıklarını kabul etmiyorum. 1923 sonrasında dini yozlaştırdı ve Arapça olan dinin dilini Türkçe olarak değiştirdi. Kur’an’ın Türkçe olarak mealinin yazılması yanlıştı.”
Bugünkü yazımda bu teğmenin TSK’ya geri dönmesinin sembolik ve siyasal anlamı üzerinde durup, Atatürk hakkındaki düşüncelerinin tarih-bilimsel eleştirisini yapacağım.
“1923’e kadar olan Atatürk’e saygı duyabilirim, ancak 1923 sonrası Atatürk’e saygı duymuyorum!” diyen teğmen, Kurtuluş Savaşı’nın “Gazi Paşası” Büyük Zafer’in Başkomutanı Mustafa Kemal Paşa’ya değil, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’e saygı duymadığını söylemek istiyor. Teğmenin bu yaklaşımı, Türkiye’deki tarikatçı, cemaatçi, siyasal İslamcı ve Yeni Osmanlıcı kesimlerin “Mustafa Kemal” ve “Atatürk” ayrımını akla getiriyor. Bilindiği gibi laik Cumhuriyet karşıtları, laik Cumhuriyet’in kurucu önderi Atatürk’ün adını anmaktan çekinirler, “Atatürk” demek yerine çok mecbur kalırlarsa “Mustafa Kemal” demeyi tercih ederler. Çünkü Atatürk, 1923 sonrası yaptığı aydınlanma devrimleriyle Türkiye Cumhuriyeti’ni laikleştiren kişidir. Çünkü Atatürk, saltanatın, hilafetin yerine cumhuriyeti, dinsel hukukun yerine laik hukuku, Arap harflerinin yerine yeni Türk harflerini, fesin, sarığın, şalvarın yerine şapkayla tamamlanan çağdaş kılık kıyafeti, mecellenin yerine medeni kanunu getiren kişidir. Çünkü Atatürk, medreseleri, tekkeleri, zaviyeleri, türbeleri ve tarikatları kapatan kişidir. Çünkü Atatürk, “En hakiki mürşit ilimdir, fendir...” diyerek aklın zincirlerini kıran, bu topraklarda bilimin, sanatın önünü açan kişidir. Çünkü Atatürk, Arapça ve Farsçanın yerine Türkçenin egemenliğini sağlayan kişidir.
Bu bağlamda ”1923 sonrası Atatürk’e saygı duymuyorum!” diyen teğmen, aslında Atatürk’ün yaptığı devrimlere; ulusal egemenliğe, çağdaş hukuka, çağdaş eğitime, kadın haklarına, uygar yaşama, uluslaşmaya, kısacası Atatürk’ün devrimleriyle inşa ettiği üniter laik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası’na saygı duymuyor demektir.
Teğmen, “1923 sonrası Atatürk’e saygı duymamasının” gerekçesini ise “1923 sonrasında dini yozlaştırdı ve Arapça olan dinin dilini Türkçe olarak değiştirdi. Kur’an’ın Türkçe olarak mealinin yazılması yanlıştı!” diye ifade ediyor.
Atatürk’e ve laik Cumhuriyete, (çarpıtılmış, uydurulmuş, hatta kurgulanmış tarihsel bilgilerle) “din üzerinden” saldırmak, Atatürk ve laik Cumhuriyet düşmanlarının klasik yöntemidir. Teğmenin yaptığı da budur. Bu durum, her şeyden önce teğmenin düşünce dünyasının, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı bir tarikat veya cemaatte veya siyasal İslamcı gruplarca biçimlendirildiğini düşündürmektedir.
Teğmenin düşünce dünyasının biçimlenmesinde AKP iktidarının Atatürk ve laik Cumhuriyet karşıtı politikalarının da etkili olduğu açıktır.
Atatürk’ün 1923 sonrasında dini yozlaştırdığı; din dilinin Türkçeleştirilmesinin “dine aykırı” hatta “din........© Cumhuriyet





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein
Beth Kuhel