Yalan yok, doğduğum ülkeyi özlüyorum
Sevgili okurlarım itiraf ediyorum: “Ben doğduğum ülkeyi özlüyorum.” Doğduğum ülke başkaydı. O ülkenin bürokratları onurlu ve vatansever insanlardı. Babamı düşündüm. Milli eğitimde önemli bir görevdeydi. Satın alma işlerini de o götürürdü. Anımsıyorum, her gün kendi kullandığı kamu malı cipe atlar, en uzak dağ köylerinde kadınlar için oluşturulan okuma yazma, meslek edinme kurslarını denetlerdi. Bu arada beni de yanına alırdı. İyi ki o dağ köylerini küçük yaşta görmüşüm, bilmediğim bir dilde söylenen türküleri dinlemişim. Şoför tutmamıştı, o parayı yetenekli çocuklar için burs parasına çevirmişti. Atatürk’ün radyodan Onuncu Yıl Nutku’nu her dinlediğinde ağlar ve bizlere o gün stadyumda gördüğü Gazi’nin gözlerindeki vatan sevgisini anlatırdı.
Babam bir örnekti, çevresindeki tüm bürokratlar öyleydi. En büyük korkuları hak yemekti. Ve gençler onlar için, geleceğin Türkiye’siydi. Münazara salonu mu istediler, buyurun hemen. Spor takımı mı kurmak istediler, işte ödenek. Babamın yüzlerce öğrenciye tek tek fidan diktirdiğini anımsıyorum. Benim de beş yaşında fidan diken bir fotoğrafım var. İyi ki dikmişim şimdi Antep’in en ağaçlıklı yeri orası.
Sonra kadınlar vardı. Öğretmenler, annem de onlardan biriydi. Yerli malı yurdun malı haftasında benim gözüme uyku girmezdi. İllaki muz götürmek isterdim, o zamanlar muz pahalı bir meyveydi. Annem diğer çocukları da düşünüp otobüse biner, İskenderun’a gider ve tüm sınıf için muz alıp yerli malı haftasına yetiştirirdi. O dönemin öğretmenleri yeni kurulan Türkiye’nin temel taşlarıydı.........
© Cumhuriyet
visit website