menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Anılarına…

14 4
11.01.2025

Ocak ayını hiç sevmem. Çocukluktan beri ölümle özdeşleşmiş bir aya dönüştüğü için belki de. Ortaokuldan çıkmışım, sırtımda çantayı, sıkıca tuttuğum resim dosyasını taşımaktan yorgun düşmüşüm. Bir an önce eve varmak istiyorum. Merdivenleri, taşıdığım onca ağırlığa rağmen ikişer ikişer çıkıyorum. Annem kapıyı açar açmaz odama gitmem için talimat veriyor. “Ne oldu?” diye soramıyorum. Şaşkın bakışımdan anlamış olacak ki Cemal Abi...” diyor. Böyle zamanlarda babam sinirli olur. Cenaze İstanbul’da. Çantasını toparlıyor. Sessizce odama kapanıyorum. “Neden?” diye soruyorum kendime. Masadan eksilen tanıdığım yüzler hüzün veriyor. “Arkadaşlık sanatı”nın hünerini o yıllarda çözmeye çalışıyorum. Yoldaşlığın fedakârca ahtını bilmiyorum henüz. Ölümüne kavillenen sevdalılıktan habersizim. Yalnızca hayatın acımasızlığına karşı küçük de olsa isyan etme omuzdaşlığı olarak tanımlıyorum arkadaşlığı. O kötü günden hatırladığım bir görüntü daha var zihnimde; arada odadan çıktığımda babamın inatla kütüphanede Maria Macciocchi’nin “Faşizmin Analizi” kitabını arandığını görüyorum. Bulamayınca da söyleniyor. (Ben de son zamanlarda aradığım kitapları bulamayınca söyleniyorum!) Bugünden bakınca kitap işçi hareketlerinin yenilgisini, devletin propaganda araçlarını, aydınların alan açamayışlarını faşizm meselesi üzerinden aktarıyor. Ama kitaptaki en özel bölüm faşizmin kadınlara uzanan eli. Böyle iktidarlar döneminde kadınların yaşama nasıl ikna edildiğini sorguluyor. Kitap Cemal Süreya çevirisi. Babam, “Faşizmin Analizi”yle Cemal Süreya’nın “Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm” şiiriyle koşutluk kurmak istiyor: “Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar/ Hepsine yüzer kere........

© Cumhuriyet