Uyarlanmış dünyayı değiştirmek…
Hiç kimsenin perdeye ya da sahneye uyarlamaya cesaret edemeyeceğini düşündüğümüz yapıtlar vardır; gücünü sözcüklerin şöyle değil de böyle sıralanmış olmasından, şu sözcüklerin değil de bu sözcüklerin seçilmiş olmasından alan, görselleştirmek için çalışmaya başladığınızda o dokunun nasıl da dağıldığını görebileceğiniz büyük yapıtlar... Kolombiyalı gazeteci-yazar Gabriel Garcia Marquez’in romanı Yüz Yıllık Yalnızlık da onlar arasındadır.
Büyülü gerçekçilik akımının bu başyapıtında Buendia Ailesi’nin kuşaklara yayılan muhteşem hikayesi o kadar güçlü bir biçemle anlatılır ki, o sözcüklerin bir tekinden bile vazgeçilemeyeceğini içten içe hissedersiniz.
Netflix Kolombiya bir cesaret göstermiş, Yüz Yıllık Yalnızlık’ı sekiz bölümlük bir dizi olarak uyarlamış. Yüksek puanlı seyirci değerlendirmelerine bakınca, diziyi izlerken kitabın yarattığı etkinin peşinde koşup da umduğunu bulamayan sadece benmişim gibi hissettim.
∗∗∗
Uyarlama işinin doğasında bu risk hep vardır. Edebiyatın anlatım dili ve araçlarıyla sinemanınkiler birbirinden tümüyle farklı olduğundan, seyircinin okuduğu yapıtla izlediği yapıtın bir ve aynı şey olmadığını -olamayacağını!- baştan kabullenmesi gerekir. ‘Özgün senaryo-uyarlama senaryo’ ayrımı da bu yüzden var.
Ben de bunu biliyor ve kabulleniyorum zaten, ama seyircilik işinin teorisiyle pratiği her zaman örtüşmüyor işte... Yazınsal ürünle görsel ürünü ne kadar ayrı yerlere koyarsanız koyun, yıllar önce kitabı okurken hissettikleriniz tıpkı çocukluk anılarını taşıyan kokular gibi, gelip yakanıza yapışıyor: Bu Aureliano benim tanıdığım Aureliano değil! Ursula kesinlikle böyle görünmüyordu!
Kolombiyalı........
© Birgün
visit website