menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Olmak ya da simülasyon olmak

32 23
10.06.2024

İnternette bazen “Yaşadığımız evren aslında bir simülasyon mu?” konulu tartışmalara rastlıyorum. Belki fizik ve kozmoloji gibi alanlarda kullanışlı bir argüman olabilir, ama bunun felsefi ve sosyolojik açıdan çok mantıklı ve gerekli bir tartışma olmadığını düşünüyorum. Çünkü yaşadığımız hayatın simülasyon olmasıyla olmaması arasında varoluşsal bir fark yok; hatta ezen-ezilen, sömüren-sömürülen çelişkisi bağlamında, maddi diyalektikten koptuğu için kavram daha da gereksizleşiyor.

Bundan 40-50 yıl önce simülasyon dendiğinde sadece uygulamalı eğitim araçları akla gelirdi. Örneğin pilotluk gibi karmaşık teknoloji kullanımı gerektiren alanlarda, adayların eğitimi için kokpit biçiminde tasarlanmış kabinlerde simülasyon teknolojisine başvurulurdu -hâlâ öyle yapılıyor. Sonradan, kavram gündelik dilde daha çok kullanılır hale geldiğinde, simülasyonun aslında uzun süredir uygulandığını ve çoğunlukla da militarist bir araç olduğunu gördük; NATO üyesi ülkelerin tatbikatlarında savaş simülasyonları yapıldığını, özellikle Soğuk Savaş döneminde “Ya Sovyetler Birliği ABD’yi işgal ederse?” gibi başlıklarla üretilmiş senaryoların simüle edildiğini öğrendik.

Fransız filozof Jean Baudrillard’ın modernist gelişme tarihine yönelik eleştirilerinde simülasyon kavramını kullandığını görmemiz, eXistenZ ve Matrix gibi yaratıcı filmlerde simülasyon kavramının çarpıcı versiyonlarıyla karşılaşmamız daha sonra oldu.

∗∗∗........

© Birgün


Get it on Google Play