TÜİK şeffaf ve denetlenebilir olmalı: Enflasyon mikro verisi açıklansın!
Temmuz ayı boyunca Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tartışmaların odağında yer aldı. TÜİK en tartışmalı kamu kurumları arasında yer alıyor. TÜİK’in en çok tartışılan yönü ise enflasyon verisi, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE). TÜİK, TÜFE yoluyla adeta en büyük işveren durumunda. Ülkedeki emek gelirlerinin (ücretler, maaşlar, aylıklar) neredeyse tamamı ya TÜFE oranında veya TÜFE kerteriz alınarak belirleniyor. O yüzden milyonların gözü TÜİK’in üzerinde. TÜİK verileri güven vermiyor ve TÜİK’e dönük kuşkular artıyor.
Ancak TÜİK ise bu sorumluğa uygun davranmıyor. Özellikle enflasyon verileri konusunda kuşku ve şaibeyi ortadan kaldırmak için çaba harcamıyor. Şeffaflaşma taleplerine veri karartarak yanıt veriyor. Kesinleşmiş yargı kararlarını uygulamak yerine hukuku çiğnemeyi tercih ediyor. TÜİK yönetimi şeffaflığı ve denetimi artıracak yerde daha sansürcü bir yapıya bürünüyor. Geçen haftaki BirGün yazımda TÜİK’in giderek sansürcü bir kurum haline geldiğini yazmıştım. Ülkede bir enflasyon verisi krizi, bir TÜİK krizi yaşanıyor. Kimse TÜİK’e güvenmiyor ama TÜİK on milyonların kaderini belirliyor.
TÜİK ülkenin en büyük veri derleme kurumu. Devasa kaynakları, kadrosu ve birikimi var. TÜİK’in işlevlerini herhangi bir başka girişimin yerine getirmesi olanaklı değil. Özellikle enflasyon ölçümü gibi kapsamlı bir konunun alternatif yöntemlerle çözümü mümkün değil, doğru da değil. Nitekim enflasyonu ölçmeye dönük alternatif girişimlerin bütün iddialarına ve popülaritelerine rağmen tatmin edici ve ikna edici olmadığı görülüyor. Dahası bu girişimlerden bazılar veri ve detay taleplerine nahoş karşılıklar veriyor.
Bu nedenle TÜİK’i kamusal işlevini yapmaya zorlamanın, şeffaf ve denetlenebilir ve özerk bir yapı haline gelmesi için mücadelenin hayati bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu yazıda TÜİK’in neler yapması gerektiği konusunda somut ve uygulanabilir önerilerde bulunacağım. Bu önerilerin “TÜİK krizinin” aşılmasında yararlı olacağını düşünüyorum.
TÜİK idari kayıtlara ve anketlere dayalı olarak pek çok alanda veri derliyor ve bu verilerin özet sonuçlarını kamuoyuna açıklıyor. Ancak kamuoyuna açıklanan bu özet verilerin arkasında devasa bir veri seti var. Örneğin ankete dayalı verilerde her bir veri kaynağının ankete verdiği yanıtlar önem taşıyor. Detaylı veri setleri mikro veri olarak biliniyor. TÜİK derlediği pek çok verinin mikro veri setini talep halinde -belirli kısıtlara dayalı olarak- kullanıma sunuyor. Örneğin Hanehalkı İşgücü Araştırması (HHİA), Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, Nüfus Araştırması ve daha pek çok alanda mikro veriye ulaşmak mümkün.
Mikro veri yanıtlayıcı ve veri kaynağı özelinde detayları ortaya koyduğu için büyük önem arz ediyor. Mikro veriler hacmi büyük ve kapsamlı veriler niteliğinde. Örneğin HHİA araştırması 600 bin satır ve 100 sütunu kapsıyor. Diğer bir ifadeyle bir mikro veri tablosu 60 milyona yakın veri içerebilir. Bu detaylı verileri süzüp çeşitli sonuçlara ulaşmak mümkün.
TÜİK, TÜFE’nin mikro verisini açıklamıyor. Dahası TÜİK TÜFE endeksinin dayandığı 406 maddelik mal ve hizmet sepetinin ortalama fiyatlarını açıklamayı bile durdurdu. DİSK tarafından açılan davayla madde fiyat listesinin açıklanması gerektiği yargı kararıyla kesinleşmesine rağmen TÜİK veri karatmaya devam ediyor. TÜİK yönetimi nafile işler peşinde.
Hodri meydan! İşte size köklü bir çözüm önerisi. TÜFE mikro verisini açıklayın! TÜFE için 81 il merkezinin tamamını da içeren toplam 227 ilçeden fiyat derleniyor. TÜFE kapsamında ayda 28 bin 852 işyerinden 608 bin 594 fiyat derlenmekte ve 5 bin 246 kiracı endeks kapsamında takip edilmektedir. Fantastik değil gerçekçi bir öneri........
© Birgün
visit website