Mutluluk üzerine
Cangılla açalım. Önce problemi gösterip sonra çözüme davet edelim. Cangıla dönen günümüz dünyasında, yapay zeka şiir yazarken insanlar kölelikte, ortaçağda olmayan işkenceler Gazze’de, ruhumuz acı çekerken bedenlerimiz yapay keyifler, hazlar… Peşinde. Peki muradımı ne? Murad ettiğimiz dünyada mutluluğun işlevi ne? Peki peşinde olduğumuz mutluluk ne?
Hepimiz mutlu olmak isteriz. Mutluluk talebi, belki de insanları ortaklaştıran yegane istektir şu gök kubbe altında. Aşkı da sevinci de içine alır, onları aşar bir bakıma. İnsanlık tarihinde her insanın aynı yanıtı verdiği belki de tek soru: “Mutlu olmak ister misin?” sorusudur. Bunu hepimiz “Kim mutlu olmak istemez ki!” diye yanıtlarız. Mutluluk, belki de şu çivisi çıkmış dünyada hepimizi birleştiren ölüm dışında tek hakikattir. Mutluluk, yaşamın şemsiyesidir bir bakıma. Yaşanmaya değer ne varsa hepsini içine alan bir şemsiye. Arzu edilen her ne varsa hepsinin murad ettiği yegane hedef.
Peki hepimizin peşinde olduğu bu mutluluk ne menem bir şey? Gelin Felsefi İletişim açısından mutluluk kavramını birlikte irdeleyelim. Muradımız, kavram temizliği yaparak anlam sağlığımızı iyileştirmek. Bununla, her an yeniden yoğrulan hamurumuzu, her an değişen yeni tonlara bürünen rengimizle uyumlu, eşanlı yaşamak; Hayat dediğimiz habitatımızı hanemiz kılarak anlamanın getirdiği huzurla yaşamak.
Felsefi iletisimin bize açtığı solucan deliklerinden geçerek mevcut düzenin dışında kavrayışlar geliştirebiliriz. Cangılda çalılara dolanarak dolaşmayı bırakıp, kavram denizinde keyifle ve zahmetsizce yüzebiliriz.
Bir tür anlam arınması olarak da adlandırılan bu hal ile içinde, yükselen dalgalara binerek olduğumuz bağlamı ya da karşılaştığımız bir durumu anlamlandırabiliriz. Böylece Hayatın sürekli sürekli değişen dalga ve akıntılarının farkina varip onlarla beraber akabileceğimiz ve onları aşabileceğimiz duruş sergileyebiliriz.
Peki, o duruşumuza rengini veren kavram/ımız nedir? Nerede hangi kavramin hangi kavramla çarpışarak yarattığı dalgaya nasıl bineriz? Nereden, nereye, ne ya da kim olarak hangi kavramla bakarız? Bir de bu denizin yüzeyinden derinlere dalmak var, Sahi, bizi de var eden kavram dünyamızın -bakanla bakılanın özdeş olamayan iç içeliğinin- bu amansiz ucsuz bucaksiz derinliğin ve her daim akan çırpınan dalgalanan devinimin denli ayırdındayız? Hadi önce bu kavram denizinden bir dalgaya beraber binelim.
Mutluluk, tür olarak insana özgüdür. Etimolojisine bakıldığında ummak, umut etmekten gelir. Bu........
© Bianet
visit website