Günlük hayatın gölgeleri: Çocukları saran akran zorbalığı
Akran zorbalığı, çoğu zaman okul koridorlarıyla özdeşleştirilerek anlayabileceğimiz bir sorun gibi anlatılır. Oysa çocukların günlüğünde zorbalık, okulun sınırlarını çoktan aşmış durumda. Sokakta, dijital platformlarda, spor takımlarında, mahalledeki oyun alanlarında, sosyal medya gruplarında…
Çocuğun temas ettiği her ortam, güç ilişkilerinin bozulduğu anlarda bir zorbalık alanına dönüşebiliyor. Bu yüzden akran zorbalığı sadece davranışsal bir mesele değil; doğrudan çocuk haklarına temas eden çok yönlü bir koruma sorunudur.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (ÇHS), çocukların şiddetten korunma hakkını açıkça
tanımlar.
Dolayısıyla akran zorbalığı, bir çocuğun yalnızca duygusal dünyasını değil, uluslararası hukukla güvence altına alınmış haklarını ihlal eden bir durumdur. Bu ihlaller çoğu zaman sessiz gerçekleşir ve çoğu çocuk zorbalığı tanımlayamadığı için yaşadıklarını “olağan” sayar.
Okullarda dışlama, alay, fiziksel itme, tehdit gibi pratikler daha görünürdür. Bunun nedeni sosyalleşmenin yoğunlaşmasıdır; ancak görünürlüğün yüksek olması diğer alanlardaki zorbalığın daha az önemli olduğu anlamına gelmez.
Mahalle oyunlarında “dışarıda bırakma”, “ad takma” ya da “sen oynayamazsın” gibi davranışlar çoğu zaman yetişkinlerce önemsenmez. Oysa bu alanlar, çocukların aidiyet ve güvenlik duygularının şekillendiği yerlerdir.
Zorbalığın en hızlı yayılan ve en kalıcı yüzü dijitalde ortaya çıkıyor. Grup sohbetlerinden dışlanmak, ekran görüntülerinin paylaşılması, anonim yorumlar, sosyal medya mimikleri…Dijital zorbalık çocuğun yalnızca “o anını” değil, kimliğini ve sosyal çevresini etkiliyor. İşte tam bu nedenle zorbalıkla mücadele yalnızca sınıf içinde değil; mahallenin, dijital platformların ve sosyal çevrenin tamamında ele alınmalıdır.
Hak temelli yaklaşım, zorbalığı uygulayan çocuğu suçlu ilan ederek sorunu çözmeye çalışmaz. Çünkü davranışı üreten ortam çoğu zaman çocuğun kendisinin de risk altında olduğunu gösterir.
Maruz kalan çocuk, korunması ve güçlendirilmesi gereken bir özne. Zorbalık uygulayan çocuk ise davranışın kökeninin incelenmesi gereken, çoğu zaman başka bir alanda destek ihtiyacı olan bir çocuk.
Duygusal ihmal, ev içi çatışma, sosyal baskı, akran onayı ihtiyacı, dijital içeriklerden öğrenilen davranış modelleri… Zorbalığın kökeni çoğu zaman bu faktörlerle örülüdür. Bu nedenle çözüm, çocukları etiketlemek değil; davranışın geliştiği sosyal ortamı iyileştirmektir.
Türkiye’deki koruma sistemi,Çocuk Koruma Kanunu, MEB yönergeleri, sosyal hizmet mekanizmaları ve KVKK düzenlemeleri, çocuğun güvenlik hakkını güvence altına alır. Ancak pratikte bir sorun var, birçok çocuk zorbalığa maruz kaldığında yetişkinlere söylemekten çekiniyor.
Bunun nedenleri:
Bu nedenle bildirim mekanizmaları yalnızca okulla sınırlı kalmamalı; sosyal hizmet birimleri, belediyeler, çocuk hatları ve dijital platformlar da sorumluluğu paylaşmalıdır.
Akran zorbalığını anlamak için çocukların sosyal dokusunu ve güç ilişkilerini analiz etmek gerekir.
Dijital çağ, çocukların sosyalleşme biçimini tamamen değiştirdi; zorbalık artık 7/24 görünür
hâldedir. Grup dinamikleri, dışlama pratiklerini normalleştirebiliyor. Toplumsal cinsiyet normları, zorbalığın türlerini şekillendirebiliyor. Yetişkinlerin güç kullanma biçimleri, çocukların........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein