İHD ve TİHV: Israrla barış, demokrasi ve insan hakları değerlerini savunuyoruz
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 77'inci yıldönümünde "Barış, Adalet, Hakikat ve Demokrasi" talebiyle bir araya geldi.
İHD ve TİHV, 10-17 Aralık Dünya İnsan Hakları Haftası kapsamında Sultanahmet Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. "Herkes İçin Eşitlik Herkes İçin Barış" pankartının açıldığı açıklamada hak savunucuları, "İnsan Haklarıyla İnsan" ve ""Barış, Adalet ve Hakikat" sloganları attı.
Açıklamada ilk sözü TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, hayatını kaybeden Hüsnü Öndül ve kaybettikleri diğer hak savunucularını anarak konuşmasına başladı. 77 yıl önce imzalanan bildirgeyi işaret eden Ümit Efe, "Yaşadığımız çağda artık dünya egemenleri, bütün insan hakları belgelerini referans almaktan vazgeçti. Savaş çığırtkanlığına devam ediliyor, hak ve özgürlükler kısıtlanıyor, sivil alan daraltılıyor" dedi.
Efe, "İnsan hakları örgütlerine ve mücadelesine ihtiyaç olmayan bir dünya için mücadele ediyoruz" diyerek sözü İHD Eş Genel Başkanı Oya Ersoy'a verdi.
Dünya devletlerinin kabul ettiği bütün sözleşmelerden ve insan hakları mekanizmalarından gittikçe uzaklaştığını söyleyen Oya Ersoy, "Bundan güç olan Türkiye devleti de son 10 yıldır demokrasinin kırıntılarını bile bırakmayacak şekilde insan hakları değerlerinden uzaklaşmış durumda" dedi.
Ersoy, konuşmasına şöyle devam etti:
"Önümüzdeki dönemi bir fırsata çevirmek için; Türkiye’nin Kürt meselesinin demokratik çözümü ve barış konusunda ısrarla, inatla mücadele etmeye devam edeceğiz. Kırk yılı aşkın süredir devam eden çatışmalı sürecin hem hafızası hem de barışın tarafı olan İnsan Hakları Derneği, yıllardır biriktirdiği bütün deneyimi, bilgiyi ve değerleri bu adı konulmamış sürecin gerçek bir barışla sonlanması için seferber edecektir. Amacımız bu ülke topraklarında demokrasinin yeniden inşa edildiği, insan hakları değerlerine uygun bir Türkiye’nin, bir bölgenin ve bir dünyanın mümkün olduğunu göstermektir."
Cezaevinde mahpuslara para yatırdığı için tutuklanan Hatice Onaran'a selam gönderen Ersoy, "Çetelerin, uyuşturucu ticareti yapanların, kara para aklayanların olduğu bu ülkede, Onaran, 450 lira gibi bir para için cezaevinde tutuluyor" dedi.
Ardından basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun, 2025'te yaşanan hak ihlallerini sıraladı ve şunları söyledi:
"İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 77. yılında tüm insanların onur ve haklarda eşit olduğu bilinciyle, eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, ayrımcılık ve savaşa karşı, ısrarla barış, demokrasi ve insan hakları değerlerini savunuyoruz. Kabul edilişinin 77. yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, çağımızın en önemli kurucu sözleşmesi olarak insanlığın yolunu aydınlatmaya devam ediyor. BM, İkinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı ağır insani yıkımın bir daha asla yaşanmaması için, barış, insan hakları ve demokrasi ideallerine dayalı uluslararası bir sistem oluşturma hedefiyle inşa edilmiştir. Evrensel Bildirge de bu sitemin kurumsallaştırılmasında, insanlığın haysiyet, eşitlik ve adalet arayışında temel ve vazgeçilmez bir yere sahiptir. Bugün gelinen aşamada maalesef bu ideallerin çok gerisinde kalınmıştır. Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hâlâ kurulamamıştır.
"Özellikle devletlerin demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmalarının, başta Evrensel Bildirge olmak üzere uluslararası insan hakları sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmaları, insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına, küresel insan hakları rejiminin ağır bir kriz içine girmesine yol açtı.
"Ancak tüm bu olumsuzluklara karşın dünyanın her yerinde halklar, eşitlik, adalet, özgürlük, barış ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırma ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatmak olmaktadır. Bugün tüm dünyada yaşanan bu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve kurucu rolünü yeniden etkin kılmak en asli görevimizdir. Bu kriz hali Türkiye’de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır.
"Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Bu süreç, siyasal iktidara, gücünü sınırlandıran anayasacılık ve hukukun üstünlüğü ilkelerini terk etme, insan hakları fikrini referans almaktan vazgeçme imkânı sağlamış, böylelikle kuralsızlık, keyfilik ve belirsizlik kamusal/siyasal alanı düzenleyebileceği kullanışlı araçlar haline gelmiştir.
"Özellikle bir yönetim tekniği olarak başvurduğu belirsizlik yaratma gücü, siyasal iktidara erkini daha da merkezileştirme, toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü arttırma olanağı sağlamaktadır. 2025 yılında da ülke genelinde kaygı verici boyutta yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır. Farklı toplumsal kesimlerden insanlar ya doğrudan kolluk güçlerinin şiddeti ya da devletin, 'önleme ve koruma' yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen şiddetin sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir.
"İşkence olgusu 2025........© Bianet





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden