"Hayata dönüş" davası avukatlarından 'zamanaşımı' tepkisi
Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişinin yaşamını yitirdiği 19 Aralık 2000 tarihli "Hayata Dönüş Operasyonu"na ilişkin, dönemin jandarma görevlisi 194 sanığın yargılandığı davada mahkeme zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü.
Davanın müdahil avukatları verilen kararı değerlendirmek üzere İstanbul Barosu'nda basın açıklaması düzenledi. Avukatlar adına açıklamayı okuyan Güçlü Sevimli, "Yargılama konusu operasyon Devletin Cezaevleri politikasının bir uygulaması ve sonucudur" dedi.
Sevimli, operasyonun adının ironik biçimde "Hayata Dönüş" olmasına rağmen fiilen bir "katliam" niteliği taşıdığını söyledi ve süreci şöyle anlattı:
"Operasyonu gerçekleştiren askerlerin mahpusların koğuşlarına çok yoğun silah atışları yaptığı ve mahpusların olduğu taraftan askerlere yönelik tek bir silah atışının dahi olmadığı dosyadaki Adli Tıp, keşif ve otopsi raporlarıyla sabitken, AİHM’in operasyona dair mahpusların yaşam hakkının ihlal edildiği kararları dosyada mübrezken, 6 kadın mahpusun diri diri yakıldığı, askerlerin yaylım ateşi ile mahpusları taradığı bir olayda sanık askerler hakkında zamanaşımı kararı verilmesi kabul edilemez."
Avukatlar açıklamada, soruşturma ve yargılama sürecinin başından itibaren etkili yürütülmediğini, özellikle soruşturmanın yıllarca bilinçli biçimde geciktirildiğini vurguladı.
Dönemin Eyüp Cumhuriyet Savcısı Ali İhsan Demirel’in dosyayı tam on yıl boyunca hiçbir işlem yapmadan beklettiğini hatırlatan Sevimli, şunları söyledi:
"Demirel, tek bir şüpheliyi bile ifade vermeye çağırmadı, hiçbir işlem yapmadı. Bu nedenle hakkında görevi kötüye kullanma suçlamasıyla iddianame düzenlendi ve sanık olarak yargılandı. Bugün zamanaşımı tartışmasının doğmasının tek sorumlusu soruşturmayı akamete uğratan makamların kendisidir."
Savcılığın 2010’da yalnızca er rütbesindeki 39 asker hakkında dava açtığını, 2015’te hazırlanan ikinci iddianameyle 157 asker hakkında daha dava açıldığını hatırlatan avukatlar, "Fiili müdahaleyi yapan birliklerin ancak 15 yıl sonra yargı önüne çıkarıldığını" belirtti.
Avukatlar, AİHM’in Türkiye hakkında verdiği Yaman, Yeter ve İzci kararlarının dava açısından bağlayıcı nitelik taşıdığına dikkat çekti. Bu kararlarda, kamu görevlilerinin karıştığı ağır hak ihlallerinde soruşturma etkili yürütülmemişse zamanaşımı işletilemeyeceğinin açıkça ifade edildiği belirtildi.
Sevimli, "Bu davanın soruşturması etkili yürütülmemiştir, hatta engellenmiştir. Bu nedenle zamanaşımı kararı hem hukuka hem de AİHM içtihadına aykırıdır" dedi.
Açıklamada, operasyonun insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiği de vurgulandı. Nürnberg Mahkemesi Şartı, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü, Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’ndeki tanımlara dikkat çeken Sevimli, şöyle devam etti:
"Operasyon tek bir hapishanede değil; aynı anda 20 hapishanede, binlerce askerin katılımıyla, ağır silahlar kullanılarak, ölümlerin yüksek olacağı öngörülerek gerçekleştirildi. Bu, yaygın ve sistematik bir saldırıdır ve uluslararası hukuk açısından insanlığa karşı suçtur."
Bu kapsamda, zamanaşımının işletilmesinin hukuken mümkün olmadığını ifade eden Sevimli, "Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler bu konuda açıktır" diye ekledi.
Sevimli, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği zamanaşımı kararını "cezasızlık politikasının devamı" olarak değerlendirdi:
"Mahkeme, geçmişte birçok davada olduğu gibi bu davada da cezasızlığı tercih etmiş, adaletin değil, suçun üzerinin örtülmesinin tarafı olmuştur. Bu kararın şimdiye ve geleceğe dair etkileri olacaktır. Ancak biz inanıyoruz ki bu dava unutulmayacak; katliamı gerçekleştirenler, hangi karar verilirse verilsin, halkın adalet arayışından........© Bianet





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein