Suriye’de yine seferberlik ilânı: Aleviler saldırı altında kaldı
Suriye’nin Humus şehrinde bir çift, evinde öldürüldü. Çiftin evinin duvarlarına, kanla mezhepçi sözler yazıldı.
Bedevi aşiretlerine bağlı silahlı gruplar pazar günü (23 Kasım) şehirdeki Alevi mahallelerini saldırdı. Gruplar; evleri, iş yerlerini ve arabaları yakıp yıktılar.
Şam’dan gönderilen kolluk kuvvetleri ve emniyet güçleri şehre yayıldı. Sokağa çıkma yasağı ilân edildi ve yasak, pazartesi akşamı saat 17.00’a kadar uzatıldı.
Sahadan haberler durumun kontrol altına alındığını aktarsa da, Humus’taki Aleviler olası saldırılardan dolayı hâlâ diken üstündeler.
Saldırıları, maruz kalanlardan dinleyebilmek için Humus’ta yaşayan Alevi bir kadınla görüştük.
Kamu görevlisi olan Zehra Hanım*, saldırı haberlerini pazar günü saat 11.00 civarı, iş yerindeyken aldı. Onun evi de saldırı altındaki mahallerden birindeydi. İki çocuğu ve eşinden haber alabilmek için çok çabaladı; iletişim ağlarında kesinti vardı. Ailesinin evde olduğunu öğrendikten sonra bu sefer evine dönebilmek için çabaladı.
Çalıştıkları kurumda başka görevlilerle ortak kullandıkları bir servis olsa da yolların güvenli olmaması gerekçesiyle şoför onları belli bir noktaya kadar götürdü. Servisten indikten sonra aynı mahalleye gidecek altı kadınla birlikte yaya olarak yola devam ettiler. Yolda gördükleri emniyet güçlerinden evlerine gidebilmek için yardım istediler. Ama görevliler, kendilerine yardım edemeyeceklerini ve eve dönüşte sorumluluğun tamamen onlara ait olduğunu söyledi.
Kadınlar yollarına bu şekilde devam ettiler. Yoldan geçerken sokaktaki arabaların ve iş yerlerinin yakıldığını; arabaların devredildiğini gördüler. Bu süreçte yanlarından sürekli motosikletli ve silahlı erkekler geçti: “Hepsi Bedevi aşiretlerin geleneksel kıyafetlerinden entari giymişlerdi. Korku dolu anlardı, Ermeniler’in mahallesinde oturan bir arkadaşımın evine vardık. Yol güvenli olmadığı için onlara geçtim, arkadaşımın evine kadar yaklaşık beş dakika yürüdük; ama benim için iki saat gibiydi.”
Zehra, hâlâ rahat değildi. Bir an önce çocuklarına kavuşmak istiyordu. Niyeti evine doğru yol almaktı; ama tam o esnada saldırılar Ermeni mahallesinde de başladı. Saldırganlar, sokaktaki arabaları parçalayıp yaktılar.
Ortalık biraz sakinleyince Zehra, cesaretini toplayıp evden çıktı. Yolda, onunla aynı yöne giden birkaç kişi daha vardı. Yine orada duran emniyet güçlerinden evlerine kadar onlara eşlik etmelerini rica ettiler. Bu sefer emniyet güçleri onlara eşlik etti; ancak onlardan kamera ile çekim yapmamalarını istedi:
“İlerlerken iş yerlerinden ve farklı yerlerden dönen ve evlerine yetişmeye çalışan siviller bize katılmaya devam etti. Emniyet güçleri beni belli bir noktaya kadar götürdükten sonra yola tek başına devam etmek zorundasın, dediler. Yol boyunca yine silahlı motosikletler yanımdan geçip durdu. Onları gördükçe ben de park edilmiş arabaların arkasına sığınıp durdum. Ta ki evime ulaşana kadar.”
Zehra saldırganların ayrıca okulları da bastıklarını söyledi. Öğretmen olan yengesi ve iki yeğeni okullarında mahsur kaldılar. Yengesi tüm velilerin gelip çocuklarını alabilmeleri için iki çocuğuyla okulda beklemek zorunda kaldı. Zehra Hanım “Hem onlar hem de bizim için korkunç dolu bir bekleyişti,” dedi.
Zehra Hanım iş yerinden evine her gün 15 dakikada varıyordu. Ama bugün evine varması tam üç saat sürdü. İş yerinden saat 15.00 civarında çıkmıştı; evine ancak 18.00 gibi vardı:
“Yol bitmeyecek sandım, kalbimin atışını duyabiliyordum, her an öldürüleceğim ya da eve vardığımda çocuklarımı öldürülmüş hâlde bulacağım diye ödüm kopuyordu. Bugünü atlattık, yarın yine ne ile karşılaşırız bilemeyiz. Bildiğim tek bir şey var: İşlemediğimiz bir suçtan ve seçmeden, doğuştan taşıdığımız kimlikten dolayı........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein