Eylem ve söylem çelişkisi
6 Şubat 1937’de laiklik ilkesi Anayasa’ya kondu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Şubat 2024’te şeriatın İslam'ın kurallarını temsil etmekte olması nedeniyle, ona düşmanlığın dinin kendisine husumet duymak olduğunu söyledi.
Sayın Cumhurbaşkanının Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Töreni’ndeki konuşmasını dinledim. Hayır, “laiklik elden gidiyor” demeyeceğim. Erdoğan’ın din ve şeriat konusundaki kişisel görüşlerini tartışmayı gerekli görmüyorum. Bunlar esas olarak kişisel kanaatler ve sorun tam da bu.
Sayın Erdoğan’ın konuşması boyunca kişisel kanaatlerin açıklanmasından öte sonuç doğurmayacak bazı yargılar ile çağımızın ve ülkenin gerçekleri içinde hareket etme zorunluluğu arasındaki çelişki, alttan alta sırıtıp durdu. Türk milletinin tarihteki rolünü İslam’ın bayraktarlığını yapmak suretiyle bulduğu, bu nedenle Müslüman kimliği ile Türk kimliğinin iç içe geçmiş olduğuna ilişkin sözleri tarihsel bir gerçek. Fakat içinden yetiştiği İslamcı geleneğin teorik açmazları, modern Türk kimliğinin milli ve laik karakterini “kimliksizleşme” olarak görmesine yol açıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre, tek parti dönemiyle başlayan kimliksizleştirme politikaları şeriatı bilmeyen, İslam’a (Erdoğan’ın anladığı ve onayladığı biçimde) inanmayan insanların varlığına yol açtı. Bunların Türkiye'ye dair hiçbir hayali, endişesi olmadığını, zihinlerinin ve kalplerinin sömürgeleştirilmiş bir güruh olduğunu söylüyor. Bu sözleri ile muhaliflerini kastediyor ise neden hesaplaşmayı Türk Devrimi dönemine teşmil etmektedir? Ve........
© Aydınlık
visit website