menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kâtip Bartleby: Sahipsiz mektuplar ölüm kokar…

7 1
27.10.2024

İnsanlık tarihinin en acımasız, en kanlı, en vurdumduymaz süreci hepimiz yaşadığımızı hissediyoruz… Öyle bir tarih kırılıyor ki, sanki daha önce kırılmalardan daha farklı, daha derinden toplumları, devletleri kucaklamış yok ediyor gibi. Kırılma öyle bir ses çıkarıyor ki, toprak yerinden oynuyor, yer üstünde yaratılmış insanlık birikimleri tozların arasında yok oluyor. Savaş ve barış iç içe geçmiş, nerede başladı katliam, nerede dönüştü bir bayrama belli değil, barış diğerinin yenilgisi, ötekinin zaferidir… Ulus devletin yaratmış olduğu tüm alışkanlıkların yok edildiği, sadece tüketim çılgınlığı üzerine kurulu, hizmet sektörünün içinde insanları bir buğday tanesi gibi ufaladığı zamanı yaşıyoruz.

Bu zaman diliminde mahkemeler daha fazla iş yapar oldu, evrak birikti, biriken evrakı eritmek için avukatlar yanlarına elemanlar aldılar. Çünkü ülkemizde en fazla vergi verenler arasında avukat var, şaşılması gereken şey sanki olağan ve normal gibidir. Avukatlık bürosu eskiden küçük bir odaydı, şimdi ise plaza apartmanlarda kat kat yerlerini almışlardır. Avukatlar çok para kazanıyor derler, çok azı vergi verir, çünkü kara paranın olduğu yerde avukatlar birilerini ve bir şeyleri aklarken kazançlarını nasıl vergi sistemine dahil edebilirler ki, çünkü onların bir bölümü müvekkilinin hem avukatı hem de tetikçisi olmuştur. Karşısında yer alanı yok etmek için her türlü yasal, yasa dışı güçleri kullanarak aranan avukat olmayı seçerler…

New York şehrinde yaşayan bir avukat de yanına elemanlar almış, evrak çoğaltmak için elemanlar yeterli gelmeyince yanına bir eleman almak için gazeteye ilan verir ve o ilana yanıt kısa sürede gelir. Kapıda gelen donuk bakışlı, sessiz birini işe alır ve ilk verdiği işi hatasız bir şekilde yerine getirir, hatta hiç mola vermeden diğer çalışanlardan fazla iş çıkarır. Fakat bu hızı birkaç gün sonra ortadan kalkar, yerini sessizlik alır, neden böyle olduğunu sorgulayan işveren avukat konuşmaya gider ama aldığı yanıt hep donuk, sakin, aynı ses tonunda verilen kısa yanıtla geçiştirilir… “Yapmamayı tercih ederim.” Sözü ilk duyulduğunda “sivil itaatsizlik” olarak anlaşılmaz… Neden işi bıraktığını sorgular avukat… “neden, neden” diye kendi kendine sorarken aslında nedenini bilmediği yanıtlara kendi hayali işin içine karışıyor, empati kuruyor ve her empati ona acıma ile karışık bir öfkeyi de içine karışıyordu. Gözleri mi görmüyordu, neden bir pencerenin önünde sessizce karşı duvara bakıyordu, neden tek bir cümle dışında konuşmuyordu? Sorular, sorulara gebe kalıyor ve her doğan soru başkasını doğuruyor ve o büro içinde kaosa yol açıyordu… Günler böyle geçiyordu, iş arkadaşları da sessiz kalan kâtip Bartleby’e karşı öfke duyarlar, onun bu durumunu algılamak yerine, kendileri gibi çalışmasını istemektedir, çünkü onun yapmadığı her iş kendilerine iş olarak dönmektedir… Büro içinde oluşan bir........

© Açık Gazete


Get it on Google Play