Misojini 2 - Erkeğin manosferik öfkesinin kaynağı ve misojinist radikalleşme
İlk yazımıza “Homo sapiens sapiens'in karşılaştığı ilk ve en yakın ayrım cinsiyet ayrımıdır, isim verilmiş olsa da olmasa da, bu ayrımın adı "kadın ve erkektir", diye başlamıştık.
Avcı toplayıcılık döneminde kadının, en az erkek kadar aktif ve güçlü olduğunu iddia eden tezler olsa da, doğum kontrolü yöntemlerinin mümkün olmadığı bir dönemde, sürekli hamile kalan kadının, erkek karşısında fiziksel olarak dezavantajlı olduğu gerçeğini, hiçbir ataerkil tez inkâr edemez.
Hamile olduğu halde tarlada çalışan, doğurur doğurmaz çocuğunu ağacın altına bırakıp çalışmaya devam eden kadın efsanesi, kendi eşlerini aşağılamak isteyen erkeklerin çok hoşuna gitse de, durum böyle değildir. Tıbbi müdahalenin ve hijyenik koşulların yeterli olmadığı bir ortamda, doğum yapan her üç kadından birinin öldüğü gerçeği, bir kadının doğum yaparken yüzde 33.33 ihtimalle ölebileceği bir süreci 9 ay boyunca yaşadığı anlamına gelir ve yaptığı her doğum, onu ölüme biraz daha yaklaştırır.
Bu durumu doğrulamak için on binlerce yıl öncesine gitmemize de gerek yok. Sınır Tanımayan Doktorlar'ın (MSF) raporuna göre, savaş sebebi ile tıbbi olanakların erişilemediği ve hijyenik koşulların sağlanamadığı, Sudan'ın Darfur bölgesinde anne ve çocuk ölümlerinde şiddetli bir yükseliş gözlemleniyor. Sadece Ocak-Ağustos 2023 döneminde sepsis (kan zehirlenmesi) nedeniyle 114 ölüm vakası kaydedilmiş.
Ataerkil fantezi, avcı toplayıcı dönemde kadının erkek karşısında fiziksel olarak üstün olduğunu ne kadar hayal ediyor bilemem ama günümüz koşullarında en modern ülkelerde bile kadının erkek karşısında dezavantajlı olduğu ayan beyan bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.
Kaldı ki kadınların insani koşullarda yaşama taleplerini elde etmelerinin geçmişi 60 yıldan daha evveline dayanmıyor. Sene 1956 Almanya; kadınların, çalışmak için kocalarının imzalı onayına ihtiyaç duyduğu zamanlar. Almanya’da ve İsveç’te yapılan sokak röportajlarında erkeklere "Sizce kadınlar oy vermeli midir?" ve "Sizce kadınlar araba kullanmalı mıdır?" diye iki soru yöneltiliyor. Erkeklerin büyük çoğunluğunun cevabı 'hayır' oluyor. Kadınların vazifesi evdeki çocuklara bakmak, yeni çocuklar doğurmak, temizlik ve yemek yapmak, diye ekliyorlar. Genç, yaşlı, eğitimli, eğitimsiz erkekler, kadının oy vermesini ya da araba kullanmasını toplumsal normlara aykırı olarak görüyor.
Kadının ötekileştirildiği, sosyal hayatın dışında tutulmaya çalışıldığı, ev kölesi pozisyonuna hapsedildiği zamanlar maalesef çok eski tarihlere dayanmıyorken ve dünyanın her yeri medeniyetten eşit derecede nasibini almamışken, kadın düşmanlığı denilen canavarın yeniden yaratılmasından korkmak gerekiyor.
Bu minvalde genç erkeklerin, son yıllarda sosyal medya aracılığıyla yöneldikleri kadın düşmanı hareketler ve bu tür düşünceleri teşvik eden yasadışı organizasyonların artışı, en azından gelişmiş ülkeler tarafından ciddiye alınıyor. Tehlikeli olarak görülen bu akımlar, akademik boyutlarda araştırılarak karşı tedbirler alınmaya çalışılıyor.
"Mizojinist radikalleşme" başlığı altında yapılan araştırmaların en dikkat çekici noktası ise algoritmaların sebebiyet verdiği hızlı radikalleşme süreçleri.
Kadın düşmanı grupların iletişim halinde olduğu sosyal medya katmanına "manosphere" deniliyor. Bu katman içerisinde gerçekleşen sosyal medya aktiviteleri, algoritmaların çalışma mantığı ile karşılaştırıldığında, işler iyice içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Algoritmalar insan kodlayıcılar tarafından oluşturuluyor olsa da, bir kez devreye girdiğinde, otomatik yollarla sosyal medya kullanıcılarına içerik yönlendiren, kontrol edilemez bir sistem haline geliyorlar.
Algoritma ile çalışan sistemin amacı, kullanıcıların belirli içeriklere tıklamasını, beğenmesini, paylaşmasını ve görüntülemesini sağlamak. Zaten akışa girerek kontrolden çıkmış olan algoritma eğilimlerinin, hangi konuyu içerdiğine de pek dikkat edilmiyor. Bir sosyal medya kullanıcısının belirli içeriklere olan ilgisini fark eden algoritma hesaplamaları, tabiatıyla o içeriğin daha fazlasını sunarak, bireylerin bu konuda radikalleşmesinin kapılarını açıyor. Çünkü her ne pahasına olursa olsun, bireyi olabildiğince uzun süre platformda tutmak, "Dikkat ekonomisi" adı verilen ticari sistemin en önemli kilit noktasını ihtiva ediyor.
Sosyal medya platformları ve internet forumları aracılığıyla birbiri ile iletişim kuran, manosferik eğilimli erkeklerin, kapıldığı sosyal medya akımlarından bir tanesinin adı "Incel“ (involuntary celibate), yani istemsiz bekarlar grubu. Bu tarz gruplardaki erkeklerin kadınlara karşı duydukları hastalıklı öfke paylaşımları, ürkütücü boyutlarda.
Mesele bu denli ciddi bir hal aldığında, tabiatıyla „Incel“ gibi grupların tanımlanması da bu doğrultuda değişerek "misogynist radicalisation" yani "radikal kadın düşmanlığı" adını alıyor. Problemin tanımlanmasında, genellikle dini ya da politik terör ideolojilerine katılma sürecini tanımlamak için tercih edilen, radikalleşme sözcüğünün kullanılması ise tesadüf değil. Öyle ki "radikal kadın düşmanlığı" dünyanın her yerinde dini yahut dini olmayan sağ kanat terörizmin bir unsuru olarak kabul ediliyor. Sol hareketler, her ne kadar teorik olarak cinsiyet eşitliği yanlısı bir duruş sergileseler de, radikal sol hareketler tarafından, pratikte öyle........
© 12punto
visit website