Aydınlanmanın karanlık yolculuğu
İsminden dolayı mıdır bilinmez, ama aydınlanma dönemi yazarlarının nedense hiçbir zorluk yaşamadan toplum yönetimi, siyaset ve politika hakkındaki yüksek fikirlerini kitaplarla dolu, konforlu odalarında yazdıkları imajı oluşur kafamızda. Belki de ürettikleri yüksek fikirler nedeniyle, bu kaynak fikirlerin oluşturulma sürecinde yaşanılan zorlukları realize edemeyiz.
Oysa çok sayıda aydınlanmacı yazar, politik istikrarsızlık ve sosyal huzursuzluk zamanlarında yaşamıştır. Fikirleri sıklıkla mevcut düzene tehdit olarak görülmüş, devlet güçleri tarafından doğrudan baskılara maruz kalmışlardır. Buna biraz da şanssızlığın içerisindeki şans diyebiliriz, çünkü huzursuzluğun olmadığı bir yerde, hareket dürtüsü de oluşmaz.
Böylesi dönemlerin en somut örneklerinden biri, 1643 ve 1715 yılları arasında 72 yıl boyunca hüküm sürmüş olan, kendisini "Le Roi Soleil" Güneş Kral olarak adlandıran XIV. Lui dönemidir. Mutlakiyetçilik prensibinin vücut bulmuş hali olan XIV. Lui, "L'État, c'est moi, Devlet benim" diyerek, kendi şahsiyetini devlet ilan etmiştir
Mutlakiyetçi hakimiyetini pekiştirmek için kilisenin halk üzerindeki otoritesini kullanan Lui, bu uğurda kiliseye tanınan ölçüsüz ayrıcalıklar ile, dönemin Fransasını, dogmatik ve baskıcı Katolik Kilisesi'nin karanlık fikirlerine ve uygulamalarına maruz bırakmıştır.
Bu radikal tavırları ile 70 yılı aşkın bir süre boyunca mutlakiyetçi monarşiyi o kadar net bir şekilde gözler önüne sermiştir ki, XIV. Lui'nin yaptıklarına karşı oluşan reaksiyonlar hem Aydınlanma çağının kapılarını aralamış hem de Fransız Devrimine giden yolların taşlarını döşemiştir.
Medeni ve sivilize bir toplum olma yolunda insanlığın yükünü, kendi........
© 12punto
visit website