Bugünlerde yerli yapım bir film gösterimde bulunuyor. Senaryosunu Abdullah Oğuz ve Evren Oğuz’un yazdığı, Abdullah Oğuz tarafından yönetilen film her yaştaki izleyiciler tarafından büyük ilgiyle izleniyor.

Film, Kurtuluş Savaşı dönemini konu alıyor. İstanbul, İngiliz işgali altındadır, o sırada Mustafa Kemal Paşa Anadolu halkıyla el ele kurtuluş mücadelesini vermektedir. Bir yandan da İstanbul’un Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Beyoğlu gibi spor kulüpleri gençleri spor alanlarına çekerek yaptıkları futbol karşılaşmalarıyla halkın moralini yüksek tutmaya çalışmaktadırlar. Zaferin Rengi filmi de o günleri konu alıyor.

Filmin senaryosu 1919 yılında Cumhuriyet tarihinin en önemli spor başarılarından olan General Harington Kupası efsanesi ekseninde kurgulanmış. Kupa maçında Fenerbahçe, futbolda iddialı olan İngiliz takımını yenerek kupayı alır. Bağımsızlık mücadelesi içerisinde olan bir halk için bu, simgesel değeri de olan büyük bir zaferdir.

Futbolda yenen savaşta da yener.

Futbol sahasında yenenler, savaş meydanında neden yenmesin? Fenerbahçe’nin sahadaki zorlu mücadelesi cephedeki zorlu mücadele için büyük moral ve motivasyon kaynağı olur.

Herkes gibi ben de filmi duygu yoğunluğuyla izledim. Gözyaşlarımı tutamadığım anlar da oldu. Bu halk bağımsızlık uğruna büyük mücadele vermişti ve hiçbir zaman onu unutmayacak, sonsuza kadar da sahiplenecek. Zaferin gururu ile onca şehidin acısı birleşip yüreklerin derinlerine öylesine işlemiş ki, unutmak mümkün müdür? Küçük bir dokunuşta bile gözyaşlarını tutamıyorsa, duygular şaha kalkıyorsa emin olun bu halk, bu ulus ne Cumhuriyet’ten, ne Mustafa Kemal’den, ne de bu ülkenin birlik ve bütünlüğünden asla ödün vermez. Zaferin Rengini izlerken bir kez daha bu yöndeki inancım netleşti, yüreğime su serpildi.

Bir yandan bu halkın mensubu, bu ulusun bireyi, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olmaktan gurur duydum, bir de Fenerbahçeli olmaktan tabi ki.

Son zamanlarda Cumhuriyetimizi, bağımsızlık savaşımızı anlatan tiyatro oyunları, sinema filmleri yapıldı ve bunların tümü büyük ilgiyle karşılandı, yoğun duyguyla izlendi. Zaferin Rengini izlerken bir yandan düşündüm ki, bize bizi anlatan, tarihimizden kesitler sunan yapımlara çok ihtiyaç var. Özellikle de yeni kuşakların bilgilendirilmesi gerekir.

Günümüzde bilgi teknolojilerinin bu denli yaygınlığı aynı zamanda ciddi bir bilgi kirliliği ortamı sunmakta. Teknolojiyle sarmalanmış kuşaklar bu anlamda büyük tehdit altında bulunmaktadırlar. Bu yöndeki tehlikenin görülmesi ve genç kuşakların, bu ulusun bireylerinin kendi tarihlerini, kendi geçmişlerini kavramaları, ayrıntıları görmeleri için doğru bilgiye erişimlerinin bir biçimde sağlanması gerekir.

Günümüzün teknolojiyle sarmalanmış çocukları, gençleri zamanda dinamik, uzamda durağanlık özelliğine sahip bulunuyorlar. Gerek duydukları her şeyin kendilerine dijital mecralar tarafından sunulduğunu düşündükleri için oldukça durağan, uzam sabitli bir yaşam biçimini tercih ediyorlar ve de öyle yaşıyorlar. Sosyal yaşam alanlarının önemli bir kısmını sanal mecralarda oluşturdukları için fiziksel hareketliliğe gerek duymuyorlar. Sözgelimi kalkıp da müzeleri, sanat galerilerini ziyaret etmeyi, kentin cadde ve sokaklarında gezinmeyi gündelik yaşam pratiklerinin neredeyse tümüyle dışında tutmaktalar. Çok sevdikleri alış veriş için bile artık yerlerinden kalkıp da mağaza dolaşmak yerine sanal mağazalardan eve servisi tercih etmekteler.

O halde bilgiyi bu yeni trend kuşaklara, tercih ettikleri yeni trendlerle ulaştırmak gerekiyor. Müzelere gitmeye üşeniyorlarsa, müzelerin onlara getirilmesini sağlamak lazım. Kendi geçmişlerine ilişkin bilginin peşine düşmüyorlarsa, geçmişin onların peşine düşmesi için gereken yapılmalı. Bunun yolu da filmlerle, yeni trend dijital mecralarla yeni kuşaklara tarih bilgisinin ulaştırılması. Her ne şekilde olacaksa olsun, kendi tarihimizin, geçmişte yaşanmışlıkların, siyasal, toplumsal ve kültürel birikimin, bağımsızlık uğruna verilmiş zorlu mücadelenin onların anlayacağı dilde ve de formatta onlara sunulması gerekir.

Gurur duyulacak bir geçmişimiz var. Selçuklusuyla, Osmanlısıyla, Türkiye Cumhuriyeti’yle zengin bir tarihimiz var. Bugün yaşamakta olduğumuz coğrafya ise politik-stratejik bir öneme sahip. O halde buradaki varlığımızı sürdürmek ve güçlendirmek için duyarlı olmak zorundayız, daha da önemlisi aklımızı başımıza almalı, bilinçli olmalıyız.

Vatan, millet, cumhuriyet, bayrak, bağımsızlık bizim hassas dokunuşlarımız olduğuna göre, bunları bilgi temelli güçlendirmemiz ve yeni kuşaklara tüm yalınlığıyla, tüm nesnelliğiyle, tarafsız bir tavırla aktarmamız lazım.

Zaferin Rengi filmi yapımcılarını ve sponsorluğunu yapan Fenerbahçe’yi bu yöndeki katkısı için kutluyorum.




QOSHE - Zaferin rengi - Prof. Dr. Nazife Güngör
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Zaferin rengi

21 0
04.03.2024

Bugünlerde yerli yapım bir film gösterimde bulunuyor. Senaryosunu Abdullah Oğuz ve Evren Oğuz’un yazdığı, Abdullah Oğuz tarafından yönetilen film her yaştaki izleyiciler tarafından büyük ilgiyle izleniyor.

Film, Kurtuluş Savaşı dönemini konu alıyor. İstanbul, İngiliz işgali altındadır, o sırada Mustafa Kemal Paşa Anadolu halkıyla el ele kurtuluş mücadelesini vermektedir. Bir yandan da İstanbul’un Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Beyoğlu gibi spor kulüpleri gençleri spor alanlarına çekerek yaptıkları futbol karşılaşmalarıyla halkın moralini yüksek tutmaya çalışmaktadırlar. Zaferin Rengi filmi de o günleri konu alıyor.

Filmin senaryosu 1919 yılında Cumhuriyet tarihinin en önemli spor başarılarından olan General Harington Kupası efsanesi ekseninde kurgulanmış. Kupa maçında Fenerbahçe, futbolda iddialı olan İngiliz takımını yenerek kupayı alır. Bağımsızlık mücadelesi içerisinde olan bir halk için bu, simgesel değeri de olan büyük bir zaferdir.

Futbolda yenen savaşta da yener.

Futbol sahasında yenenler, savaş meydanında neden yenmesin? Fenerbahçe’nin sahadaki zorlu mücadelesi cephedeki zorlu mücadele için büyük moral ve motivasyon kaynağı olur.

Herkes gibi ben de filmi duygu yoğunluğuyla izledim. Gözyaşlarımı tutamadığım anlar da oldu. Bu halk bağımsızlık uğruna büyük mücadele vermişti ve hiçbir zaman onu unutmayacak, sonsuza kadar da sahiplenecek. Zaferin gururu ile onca şehidin acısı birleşip yüreklerin derinlerine öylesine işlemiş ki, unutmak mümkün müdür? Küçük bir dokunuşta bile gözyaşlarını tutamıyorsa, duygular şaha kalkıyorsa........

© 12punto


Get it on Google Play