İyiliğin Akışı Üzerine
İyiliğin, insanın elinde bir su gibi gezdiğine inanılan zamanlardan kalma iki söz var bu topraklara ait kültürde:
“Hayrı dokunmak” ve “Hayırsız insan.”
Bu iki kavram, bu toplumun ‘insanı tartma’ biçimini ve ‘iyiliğin yönünü, akışını, hatta kaderini’ de tarif ediyor.
Arapça ḫayr, “iyi, iyilik, fayda, yarar, erdemli olan” anlamında.
Türkçe’de, o kelimeyi hem ahlâki hem toplumsal fayda’yı içeren geniş bir kapsamda kullanıyoruz.
“Hayrı dokunmak” aslında “iyiliği temas etmek, faydası ulaşmak” anlamındaki eski Arapça köklü bir kalıbın Türkçe uyarlaması.
Buradaki ‘dokunmak’ fiili, Türkçedeki fiziksel temas yerine “sirayet etmek”, “etkisini göstermek” anlamını taşıyor.
Osmanlı ve erken Cumhuriyet toplumunda, iyilik soyut bir nitelik değil, iki kişinin arasında dolaşan bir enerji gibi düşünülürmüş:
“Hayır”, birinden diğerine “isabet eden”, “ulaşan” bir şey.
Bu yüzden “hayrı dokundu” ifadesi, yalnızca bir faydayı değil, ‘karşı tarafın iyiliğinin kaderine değmiş olmayı’ anlatıyor.
Etimolojik olarak, “Hayırsız” “hayır” ın yoksunluk eki almış hâli.
Yani, bir insandan çıkması beklenen iyiliğin çıkmaması, iyiliğe muktedir olmama veya iyilikten geri durma durumu.
Geleneksel toplumlarda bir kişinin değeri, ‘bireysel özelliklerinden’ çok ‘etrafına sağladığı fayda’ ile ölçülür.
Bu nedenle “hayırsız olmak” tam kötü biri olmak değilse de, ‘toplumun akışına, aileye, çevreye elle tutulur, gözle görülür katkısı olmayan, hatta doğru zamanda doğru........© 10 Haber





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein