Trump ve çifte ‘standart’
ABD’de yaşanan son terör saldırısının ardından Donald Trump’ın “Bunu yapan çok ağır bir bedel ödeyecek” sözleri, Washington’dan yükselen tanıdık bir ses tonunu yeniden hatırlattı: Devlet kudretinin sert yüzü, ulusal güvenlik vurgusunun tavizsiz ifadesi ve iç kamuoyuna dönük o bilindik kararlılık gösterisi. Elbette her ülke kendi topraklarındaki eylemlere sert tepki verebilir, vermelidir; mesele zaten bu hakkın var olup olmaması değil. Asıl mesele, bu kararlılık cümlesinin dünyadaki diğer ülkelere yöneldiğinde neden aniden “barış yapın, anlaşın, uzlaşın” tavsiyesine dönüştüğüdür.
Bir ülkenin kendi başına geldiğinde terör “kırmızı çizgi”, başka ülkeler söz konusu olduğunda ise “çözüm fırsatı” olarak sunulması yalnızca diplomatik bir strateji midir? Yoksa daha temel bir şey mi anlatıyor bize? Bu çifte dilin ardındaki motivasyon ne olabilir? Sorular çoğalıyor, cevaplar ise bir türlü berraklaşmıyor.
Trump’ın özellikle Ortadoğu, özelde Türkiye söz konusu olduğunda yaptığı “terörle mücadelede barışçıl çözüm” çağrıları hafızalarda taze. Bir yandan kendi ülkesinde “sıfır tolerans” ilkesini savunurken, öte yandan bölge ülkelerine, özellikle Türkiye’ye dönük ısrarlı tavsiye tonundaki cümleleri hâlâ akıllarda: Terör örgütleriyle nasıl diyalog kurulacağı, hangi masaya oturulacağı, devletlerin hangi adımları atması gerektiği…
Burada elbette yeni bir durum yok. Büyük güçlerin, özellikle ABD’nin, kendi ulusal güvenlik anlayışlarını evrensel bir norm gibi dayatırken aynı zamanda diğer devletlerin güvenlik kaygılarını müzakere konusu yapabilmesi yeni bir icat değil. Fakat Trump dönemi bu çelişkinin daha “çıplak”, daha filtrelenmemiş, daha doğrudan bir şekilde ifade edildiği özel bir dönemdi.
Peki Trump’ın ABD’deki terör saldırısı sonrası kurduğu “çok ağır bir bedel ödenecek” cümlesiyle, Ortadoğu’daki benzer durumlarda söylediği “barışın, uzlaşın, masaya oturun” mesajlarını yan yana koyduğumuzda ortaya nasıl bir tablo........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein