Kahramanmaraşlı Mutlu Aslantürk’ten Gaziantep’te “Bir Kardeşlik Sergisi”
Oturduğum mahallede her defasında sinirimi bozan bir sokak adı/levhası var. Sokak daracık ve kısacık, adı ise “Muibbî”. Yani cihan padişahı Muhteşem Süleyman’ın şiirlerinde kullandığı mahlas, yani takma adı. O Muhibbi ki, neredeyse dünyanın bütün denizlerinin ve karaların hâkimi olduğuna tecahül eyleyerek sevdiği kadına şöyle seslenir: Stanbûl’um, Karaman’ım, diyâr-ı mülket-i Rûm’um (İstanbul’um, Karaman’ım, Rum mülkü diyarım) / Bedehşân’ım ve Kıpçağım ve Bağdâd’ım, Horasânım (Benim Bedahşan’ım, Kıpçak’ım, Bağdat’ım, Horasan’ım) / Yürek pür-gam, gözüm pür-nem, Muhibbi’yim, hoş halim! (Kalbim gam dolu, gözlerim yaşlıyken, ben Muhibbî’yim, halim hoş!
Bu beyitler gösteriyor ki, Cihan Sultanı her ne kadar tecahül eylese de sevdiğini, dünyanın en gözde yerlerine, en güzel ülke ve beldelerine, fethettiği veya edeceği memleketlere benzetiyor. O sokaktan her geçişimde ve o tabelayı her görüşümde içim burkularak bürokratik cehaletin ve tarafgirliğin kültürümüze vurduğu ağır darbeleri hatırlıyorum.
Kendi kültürümüze karşı, acımasızlığımız sadece sokak arlarında değil, hayatımızın her evresinde sürüyor. Bir erkek çocuğun bütün hayranlığını ve heyecanını Sipder Man elbisesi giymekle tatmin etmesi, bir kız çocuğunun ruh dünyası ve zihninin daha bir Türk masalı dinlemeden Sinderella dramıyla paralize edilmesi hep bu bağlamda okunması gereken kültürel çöküntü alanlarıdır. Savaş, katliam, sürgü veya kölelik gibi ağır koşullara maruz kalan toplumlarda bile çöküntüye uğramayan kültürel değerler, nesiller boyu süren tekrarlarla “benlik ve aidiyete” darbe vurmakta ki bu da ulusal kimliğin sarsılmasına sebep olabilmektedir. Çocukluktan itibaren tarihsel ve geleneksel........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel