2026 bütçesinde harcamalar ve vergiler
Bütçe teklifinde, net bütçe gelirlerinin 16 trilyon 216 milyar TL’ye, vergi gelirlerinin 15 trilyon 632 milyar TL’ye; harcamaların ise 18 trilyon 929 milyar TL’ye ulaşması öngörülüyor. Böylece bütçe açığının 2 trilyon 713 milyar TL ve bunun GSYH’ye oranının %3,5 olması; faiz giderlerinin ise 2 trilyon 742 milyar TL’ye (yüzde 3,5) çıkması bekleniyor. (1)
Bu bütçe emekçilere kemer sıktıran bir bütçedir!
Yani bu yıl yüzde 3,6 olan bütçe açığının 2026’da yüzde 3,5’e, 2027 yılı sonunda yüzde 3,1’e ve 2027’de yüzde 2,8’e düşürülmesi amaçlanıyor. Bunun anlamı önümüzdeki üç yıl içinde göreli olarak daha az kamu harcaması (özellikle de daha az sosyal harcama) yapılacağı ve/veya daha fazla vergi alınacağıdır.
Nitekim dar anlamdaki vergi yükü (sosyal güvenlik primleri hariç) 2025 yılında yüzde 17,5’ten 2026’da yüzde 18,2’ye, 2027’de yüzde 18,3’e ve 2028 yılında yüzde 3,4’e yükseltiliyor. (2) Geniş anlamdaki vergi yükünün ise bu yıl yüzde 23,8’den önümüzdeki 3 yılda aşamalı olarak yüzde 25,3’e kadar yükseltilmesi hedefleniyor.
Siyasal iktidar genelde sermayeden vergi almayı tercih etmediği için bu vergileri ağırlıklı olarak halktan toplayacak. Son zamanlarda gerek elektrik fiyatlarına gerekse de benzin, motorin, LPG ve alkollü içkiden alınan vergilere yapılan zamlar bunun bir kanıtı. Bu yüzden de bu bütçeyi halktan yana değil, halka daha fazla kemer sıktıran bir bütçe olarak nitelendirmek daha doğrudur.
Benzer bir durum bütçenin harcamalar tarafında yaşanacak. Öyle ki hedeflenen bütçe giderleri GSYH’nin yüzde 23,9’una denk düşüyor. Bu oranın ¼’ün dahi altında olması, özellikle de ciddi ekonomik kriz dönemlerinde, sosyal devletin bir bütün olarak ortadan kaldırıldığının ve iktidarın ekonomik krizi, başta işçiler olmak üzere, topluma kemer sıktırarak aşmaya çalıştığının bir göstergesidir.
Neo-liberal otoriterliğin kaçınılmaz sonucu
Bu durum zamanla ortadan kalkabilecek geçici bir olgu değil yani neo-liberal siyasal İslamcı otoriter rejimin bir sonucu. Oysa mevcut durumda ekonomik büyümenin yeniden canlandırılabilmesi için ekonomide toplam talebin artması gerekiyor. Keza özel sektörün ekonomik kriz dönemlerinde yeni yatırımlar konusunda temkinli davranması nedeniyle bu iş devlete düşüyor.
Yani ancak devlet yeni yatırımlar yaparak yatırım açığını kapatabilir. Bunun neden olabileceği bütçe açığı ise başta rantiye sınıfı olmak üzere, sermaye sınıfından ve genel olarak zenginlerden daha fazla vergi alınarak kapatılabilir. Ancak pratikte büyük devlet harcamalarının bu biçimde fonlanması sermaye sınıfının kolay kolay kabul edebileceği bir yol değil.
Enflasyonla mücadele programı yine emekçilerin omuzlarında
İktidar Bloku enflasyonla mücadelede maliye politikasını asıl olarak emekçilerden daha fazla vergi almak yönünde kullanıyor. Yani adil ve dengeli bir maliye politikası yerine, müdahale aracı olarak esasta yüksek faizi içeren sıkı para politikasını tercih ediyor.
Oysa sıkı para veya maliye politikaları enflasyonu düşürebilir ama aynı zamanda da işsizliği körükleyerek işçilerin toplu pazarlık gücünü azaltır. Dolayısıyla bu politikalar, işçi sınıfı açısından tarafsız olmayan, gelir ve serveti emekten alıp sermayeye veren adaletsiz bölüşüm politikalarıdır. Nitekim uzunca bir süredir finansal piyasaların, bankaların, sigorta şirketlerinin ve genel olarak finans kuruluşlarının özellikle de spekülasyona dayalı kârları artmaya devam ediyor.
Özetle, yüksek enflasyon koşullarında, emekçi sınıfların yaşam standardını korumaya dönük ve enflasyonu körükleyen sermayedar sınıfların vergilendirilmesini esas alan (rant ya da servet vergisi gibi) vergi/maliye politikaları uygulanmalıdır.
Memurlar ve memur emeklilerinin durumu: yoksulluk, ayrımcılık, dibe doğru yarış
Bir hükümetin gerçek önceliklerini anlamanın en iyi yolu, bütçe kaynaklarının dağılımını incelemektir. Çünkü söylem ve vaatlerin ötesinde, harcama kalemlerine ayrılan paylar politik tercihlerin en somut göstergesidir. Bu çerçevede 2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Gerekçesine bakılarak kamu emekçilerinin maaşlarında kayda değer bir iyileşme olmayacağını anlamak mümkün. Şöyle ki:
Memur maaşlarının yer aldığı “personel giderleri” kaleminde, 2024’te........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel