“Komikebirli Andromahi Violaris’in hatıraları…” (2)
TALES OF CYPRUS yani “Kıbrıs’tan Hikayeler” internet sayfasının kurucusu, değerli arkadaşımız, akademisyen-grafik sanatçısı Konstantinos Emmanuelle, Komikebirli (Büyükkonuk) Andromahi Violaris’in hayat hikayesini kaleme aldı.
TALES OF CYPRUS’un kurucusu Konstantinos Emmanuelle’in yazdığına göre, Komikebirli Andromahi Violaris, 1935 yılında Theoharis Anggelas ve Vasiliki Vasili’nin tek evladı olarak dünyaya gelmiş…
Bu değerli yazıyı okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. Konstantinos Emmanuelle devamla şöyle yazıyor:
*** Andromahi’nin annesi Avustralya’ya gitmek üzere Kıbrıs’tan ayrılmadan önce, kızının Savvas Kizas aldı genç bir makinistle tanışıp evlenmelerini ayarlamıştı. Andromahi, şöyle diyor: “Savva’nın babası da, babam gibi kasap idi. 20 yaşındaydı ve Maraş’ta yaşıyor ve Maraş’ta çalışıyordu. Onunla tanıştığımda henüz 16 yaşındaydım. Annem benim yalnız kalmamı istemiyordu, o nedene liseyi bitirir bitirmez Savva’yla evlenmemi ayarlamıştı. O günlerde ninem Kiriaku’yla kalıyordum…”
*** Andromahi ve Savva, Mayıs 1952’de evlendiler. Ocak 1953’te kızları Vasiliki (Vasi) dünyaya geldi, sonra da Haziran 1954’te Panayota (Julie) doğdu. Andromahi usulca, “Kendi paramla Maraş’ta bize güzel bir ev yaptırdım” diyor. “Hatta Savva’ya kendi makinist dükkanını açsın diye para da verdim. O büna için 2 bin lira ödedim. Hatırlarım da Savva’nın babası, koçana sadece Savva’nın adı yazılsın diye yalvarmıştı bana. Kabul etmeyince, memnun kalmamıştı. Ne yazık ki Savva sinirli biriydi ve evliliğimiz uzun sürmedi. Sürekli sarhoş olup beni dövüyordu. Çoğu zaman polis çağrııyordu ve zaman zaman kanlar içinde Dr. Andreas Mavromadis’e gidiyordum, hekim de hayatımdan endişe ediyordu. Savva beni seviyordu ancak sarhoş saldırıları dur durak bilmeyince, onu evimden ayrılmaya zorladım. Savva, boşanmayı kabul etmiyordu.”
*** “Hatırlarım da Maraş’ta Kıbrıslırum Ortodoks Kilisesi tarafından yürütülen dini bir mahkemeye çıkmış ve boşanmak konusunda davamı ortaya koymuştum. Bu dini mahkemeye ninemle birlikte gitmiştim, bir de avukata para vermiştim ancak orada dilsiz gibi oturup herhangi bir kelam etmemişti… Başpapaz ve diğer papazlar tam karşımdaki uzun masada oturuyordu. Ne yazık ki bana boşanma hakkı tanımadılar. Bunun yerine, Savva’nın üç sene boyunca bana yanaşmaması gerektiğini söylediler. Bu benim için zor ve üzücü bir dönemdi. Savva’nın da kalbi kırılmıştı. Beni geri istiyordu. Bana ve yaşadığım yere yanaşması yasaklanmış olduğu halde, komşularım bana sık sık onu evimin basamaklarında uyurken gördüklerini anlatıyordu. Elbette durumuna üzülüyordum ama ne yapabilirdim ki? Şiddet huyu olmasaydı, hala birlikte olacaktık…”
*** Savva’dan ayrı yaşamaya başladıktan sonra iki kızını alıp Komikebir’de Kiriaku nenesinin yanına gidecekti Andromahi… “Ondan uzaklaşmalıydım” diyor kararlılıkla… “Ancak birgün ninemin evine gelmiş, onu kızımız Vasi’yi köyde ufak bir tur attırmak için almaya ikna etmiş, sonra da kızımızı alıp Maraş’a gitmiş. Eve gelip de Savva’nın kızımızı tam anlamıyla kapıp gittiğini öğrenince, Maraş'taki polise haber verdim ve ninemle ve dayımla birlikte Maraş’a giderek kızımı geri aldık…”
*** Savva’yla bu travmatik olaydan sonra Andromahi iki kızını da alarak Kıbrıs’tan ayrılmaya karar vermişti. “Artık Kıbrıs’ta kalmak benim için güvenli değildi. Savva için üzülüyordum ancak evliliğimizin sona erdiğini ve iki kızımızı korumam gerektiğini de biliyordum. Kıbrıs’tan ayrıldığım gün dahi, Savva limanda belirdi ve gemiye çıkıp adadan ayrılmamam için bana yalvardı. Önümde diz çökerek ellerimi ve ayaklarımı öğerek kalmam için yalvarmasını asla unutmayacağım. Kötü bir insan değildi. Onun için üzgündüm. Hayatımda ilk kez belki de onu terketmekle hata yaptığımı düşünmeye başlamıştım. Keşke sarhoş olup şiddete başvurmasaydı, o zaman herşey farklı olurdu. Sonradan Savva’nın İngiltere’ye göç ettiğini, Rolls Royce Şirketi’nde iş bulduğunu öğrenecektim. Ne yazık ki alkolizm nedeniyle öldü…”
*** Andromahi’nin Kıbrıs’tan ayrılmasının bir nedeni daha vardı. 1950’li yılların ortalarında EOKA’ya aktif biçimde katılmıştı. “O günlerde bütün gençler EOKA’ya katılıyordu” diye anlatıyor. “Evimi çoğu zaman silahları saklamak için kullanıyorlardı. İngilizler’le ahbaptım, böylece EOKA’cılar evimin silahlarını saklamak için ideal yer olduğuna inanıyorlardı çünkü İngilizler benim evimi aramayı aklılarından bile geçirmeyeceklerdi. Ancak bir gün bir İngiliz arkadaşın ziyareti esnasında köpeğim bizi neredeyse ele veriyordu. Köpeğim bir Alman Kurdu idi ve adını Tarzan koymuştum. Çok güzel bir köpekti… Birkaç dakikalığına komşuya gitsem bile, bu köpek uyumakta olan bebeğim Vasiliki’yi korurdu. Ola ki bebek uyanacak olursa Tarzan uzanıp ön patileriyle beşiği........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin