Hayata bakış
“Yok” dedi kadın, “O orada biraz beklesin. Yazın çekiliriz inzivaya, şehirde hayat var yine de... Hareketsiz, yeknesak, dar alanda bir hayat sürmek de bana uymuyor.”
Yemek içmek faslından sonra eşi televizyonu açtı. Hayatın İçinden programı vardı ekranda. Konu, çöpten hayatını kazananların dramıydı. “Ne hayatlar var!” dedi, “Hayatını kazananlar mı, hayatı karartılanlar mı?”
“Eskiden de hayat bu kadar zor, kötülük bu kadar yaygın mıydı?” diye düşündü. Kesinlikle şimdiki zamandı. Kötülüğe özendiren bir hayat felsefesi yıllarca zihinlere işlenirken, diziler, şarkılar, eğlenceler, mafyavârî hayatları, kısa yoldan şan şöhret ve paraya ulaşmayı vaadederken, bu yolda yitip giden hayatlar üzerinden de nemalanmayı çok iyi beceriyordu.
Dışarı çıktı kadın. Semt kentsel dönüşüme giren binalardan ötürü âdeta şantiyeye dönmüştü. Her zaman önünden geçtiği Hayat Apartmanı da yıkılıyordu şimdi. Durakladı. Bu apartmanın ömrü 40 yılda bitmiş, benimki altmış... “Her gün bir taşı düşüyor da tam yıkım acep ne zaman?” diye düşünmeden edemedi.
“Sonbaharda doğmuşum, şimdi de hayatımın sonbaharı, ne garip!” dedi. Bu da hayatın bana bir cilvesi.
Olsun be, yine de hayat güzeldi. Sonbahardaki yeşilin her tonunu gören gözler gibi, hayatın kemâle........
© Yeni Asya
visit website