Müsbet hareket
Bununla birlikte Fethullah Gülen meselesi, onun hizmet metodu üzerinde de durmak gerekiyor. Bu yapının, 15 Temmuz sürecine çekilmesi ve kullanılması, iktidar ve daha başkalarının bu süreci güç devşirmeye dönüştürmesi, bu doğrultuda yüzbinlerce insanın mağdur olması ve aydınlanmayan noktaların olması, onları mazur kılmaz.
Burada hukuku süreç bizim işimiz değil, sadece âdil olunmasını, zulmedilmemesini istiyoruz. Yine, bir başka cemaatin doğru, yanlış hizmet tarzı da bizi fazla ilgilendirmez. Herkesin doğru yanlış hizmet metodu kendisini bağlar. Hattâ, farklı düşünsek, içerisinde yanlış fikirler olsa bile, bizler başka bir cemaatin devlet eliyle ortadan kaldırılmasına da karşıyız.
Bizi ilgilendiren kısım, menfî bir hizmet metodunun, ısrarla Risale-i Nur’un müsbet hareketinin devamı olarak gösterilmeye çalışılması, milyonlarca insanın buna inanarak Risale-i Nur hizmet hareketinin de menfî, devleti, gücü, maddî imkânları ele geçirmeye çalışan, bu yolda birçok meşru olmayan metodları uygulayan bir hizmet hareketi olarak görmesidir. Bundan dolayı, bu sürecin en çok mazlumu ve mağduru olan Risale-i Nurun müsbet hareketini herkese anlatmak zorundayız ve bu bizim öncelikli vazifemiz olmalıdır.
Bu doğrultuda Üstadımızın hayatı, eserleri, müsbet hareketi, ortaya koyduğu ölçüler, öncelikleri bellidir:
- Üstadımız, Risale-i Nur hareketini başta iman Kur’ân hareketi olarak ortaya koymuştur, diğer hususları ona bakan tâli meseleler olarak görmüştür.
- Hizmet metodu, menfî hareket değil müsbet harekettir. Asayişi tehlikeye atacak, neticesi meşkuk, mazlumların zarar görülebileceği faaliyetlerden uzak durmuştur.
- İçtimaî ve siyasete, hizmet amaçlı da olsa, menfaat üzerinden değil, prensipler üzerinden yaklaşmıştır. İlmî olmanın dışında aktif olarak siyasete, devlete müdahale etmemiştir.
- Güçlü akımların ve devletlerin gölgesinde kalarak hizmet etmekten uzak durmuştur. Güçlü akımların, kendi maksadına alet etme tehlikesini görmüştür.
- Hizmetleri şeffaftır, gizli bir ajandası olmamıştır. Emin, sadık, güvenilir olduğunu düşmanlarına dahi göstermiştir.
- Kendisinin tamamen dışında, zulme maruz kalan talebelerini kurtarmak için mahkemelerde, eğer bir suç varsa onlara ceza değil, bana ceza verin demiştir.
- Zulmün zirvede olduğu dönemde bile, İslâm’ın hiçbir meselesinden taviz vermemiş, başörtüsü, kılık kıyafet, ezan gibi tağyire maruz bırakılan hususlarda geri adım atmamıştır.
- Seneleri sürgün, hapis ve mahkemelerde
geçmesine rağmen, bu zulümlerden kurtulmak için zulmün başında olana yanaşmamış, yapılanların İslâm’a ihanet olduğunu söylemiştir.
- Irkçılığa meyil etmemiştir, meyil edenleri İslâm’ın........
© Yeni Asya
visit website